Karakterlerin temsili fotoğrafları yukardadır.Aklınızda fiziksel olarak böyle canlandırabilirsiniz veee uzuuunnn zaman sonra yine ben ve yine muhteşşşeeemm bir bölümm.Keyifle okursunuz inşallah.Ama alltaki (yıldızı:)) unutmayalım olur mu:))Herkes yüzlerinde ki endişe,telaş en çokda heyecanla bu ikiliye bakıyorlardı.Ama en çok etkilenen ise hiç şüphesiz Miraçtı.Yüzündeki afallamış ifade çok şaşırdığını ele veriyordu.Rüyaya o kadar çok dalmıştı ki Arasa ne olduğunu, içerde olup olmadığını ya da niye orda olduğundan bile bihaberdi.
"Hakan bu herif içerde miydi?"
Bu sefer Hakanda neler olduğunu bilmiyordu açıkçası.
"Bilmiyorum abi.Ama yengeyi kurtardığına göre içerde onun yanında olabilir."
Miraç girdiği şoktan çıkıp hızlı ve seri adımlarla küçük kadınının yanına doğru gitmeye başladı.Gözleriyle görmeden kalbinin ritmi düşmeyecekti çünkü.Kalabalığa girince şirkettekiler ve gazeteciler dahil geçmesi için hemen çekiyorlardı.Zira onun öfkesinden nasiplerini almak istemiyorlardı.
En sonunda istediği yere ulaşınca Arasın kucağında baygın ve yüzü solgun olan sevdiğini gördü.
"Yaşıyor mu?"
Kurduğu bu kısa cümle yürek yakar cinstendi.Çünkü gönlü,ruhu,bedeni en önemlisi benliği kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissediyordu.Her bir zerresi yanıp tutuşuyordu âdeta.
Aras gözlerini yumup diliyle söylemese bile gözleriyle anlatmış oldu.Ve bu da Miraçın yeniden nefes almasına vesile oldu.Derince bir nefes çekip bakışlarını tekrar odağına çevirdi.
"Peki nasıl yani.Biz her yeri,tüm katları didik didik aradık bakılmadık bir yer kalmadı.Nerdeydiniz?"
"En üst katta.Bulamamanız çok normal çünkü tüm çıkış kapıları kapanmıştı alevler izin vermiyordu çıkmamıza."
Miraç olayı yeni yeni anlamış ama hâlen Arasın neden orda olduğuna cevap bulamamıştı.Bu konuyu daha sonra açacağını kendisine hatırlatıp ambulans için korumalara bağırdı.
"Çabuk ambulans çağırın.Hemen!"
Dedikten sonra halâ baygın olan Rüyayı kendi kucağına aldı.Aras karşısındaki bu adamı tanıyamıyordu.Hal ve hareketleri hiç ona göre değildi.Bu kızın önemi neydi?Ya da niye hiçbir şeyden korkmayan adam basit bir kız için bu kadar güç sarfediyor ve korktuğunu gözlerinden apaçık belli ediyordu.
Herkesin kafasında soru işaretleri vardı.Bu aksiyon dolu sahneler belkide bir çok şeye zemin hazırlamıştı.Miraç daha fazla dayanamayarak onu kendi arabasıyla götürmeye karar verdi.
"Hakan çabuk arabayı getir!"
O ise gözlerini bir an olsun kucağındaki kızdan aymıyordu.Sanki gözlerini kaçırsa yine ellerinden kayıp gidecekmiş gibi halâ korkuyordu.
Araba geldiğinde zaman kaybetmeden binip yola çıktılar.
"Hızlı sür lan şunu"
Hakan gaza daha çok yüklendi.
"Abi gazetecileri falan ne yapalım"
"Hepsini siktir et gitsin.İtfaiyeye de haber verin söndürsünler şu yangını. Ayrıca bugün binanın güvenliği ile görevli olan tüm korumaları depoya yolla.Hepsine güzel planlarım var."
"Emrin olabilir abi."
Bakışları tekrar Rüyaya kaydı.Şuanda hiçbir şey umrunda değildi.Tek.umursadığı meleğiydi.Bir yandan saçlarını okşuyor bir yandanda kokusundan çalıyordu biraz.O orda alevlerin içindeyken yaşadığı korku kelimelere dökülemezdi.Anlamı sözlükte yoktu.Yaşadığı şeyi anlatacak bir harf yoktu alfabede.Gözbebeklerinin ağlamamak için nasıl titrediğini kalbinin nasıl ritim değiştirdiğini bir tek o sadece ama sadece o biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBEDİŞ
General FictionBırak..gideyim..ne olu-rr Bakışları halâ buz gibiydi.Aynı onu ilk gördüğüm gün gibi.O zaman anlamalıydım bu zalim gözlerin ne demek istediğini.Ama çok geç farkettim en başından beri beni istediğini.Şu an ise köşeye sıkışmış gibi hissediyorum.Gururum...