Okulun geri kalan saatlerinde derslere girmiş çıkmış ve çardakta vakit geçirmiştik. Sare pek tepki vermiyordu. Bende daha fazla üstüne gitmek istemeyerek, öğleden sonra kıskandırma projemizi ertesi gün devam etmek için ertelemiştim.
Rüzgar hem kıskandırmak istiyor hemde için için Sareyi üzecek bir şey yapmaktan korkuyordu. İkisine de kıyamıyordum. Ama biraz daha zorlayacaktım. Baktım olmuyor, ne yapalım olmadı der üzerine su içerdik.
Çıkış zili çalınca sıramın üzerindeki eşyalarımı çantama doldurdum. Hoca sınıfın kapısını açıp çıkınca, kapının önünde bekleyen Meriç'i gördüm. Kapanışı matematik dersiyle yapmış olmamızın verdiği surat asıklığım, yerini kocaaaammaan bir gülümsemeye bırakmıştı bile.
"Ben kaçar yabrularım"
Hepsi bir bana bakıp "nereye lan ibiş?" Diye sordular. Evet hepsi aynı anda.
Biz böyleydik ve çok güzeldik bence. Hepimiz aynıydık. Düşüncelerimize kadar, kurduğumuz cümlelere kadar... Ve en güzeli yaptığımız saçmalıklara kadar.
Bazı insanların linçine uğruyorduk bazen, ettiğimiz küfürler Ya da laubali davranışlarımız yüzünden. Ama ben seviyordum bu halimizi. Kim ne derse desin, bu yaşlarımıza bir daha geri dönme şansımız olmayacaktı. Belki ilerde farklı yerlere de dağılacaktık. Bu yüzden tüm dünya üstümüze de gelse, biz beraber olduğumuz sürece hep böyle kalacaktık.
"Meriçle işimiz var. Hiç boşuna sormayın süylümem." Diyip kıkıradım. Topladığım çantamı sırtıma takıp " hadiii çüüüsss" diyerek konuşmalarına izin vermeden sınıftan çıktım.
Kapıda bekleyen Meriç'in yanına gelince bana gülümsedi.
"Hadi gidelim de mühürlenelim" dediğinde meraktan çıldırıyordum. Nasıl dövme yaptıracaktık, mühürlenmekten kastı neydi o kadar merak ediyorum ki! Sorsam yine sabret diyeceği için sesimi çıkarmadan peşine takıldım.
Okuldan çıkar çıkmaz el ele tutuştuk. Konuşa konuşa bir yirmi dakikalık yol yürüdükten sonra "geldik" diyen Meriç'in durmasıyla bende durup baktığı yere baktım.
Kocaman PLS TATTOO yazan tabelaya baktım önce. Sonra tabelanın asılı olduğu dükkandan içeri göz gezdirdim. Ortalıkta kimse görünmüyordu.
"Ya meriç ben çok heyecanlandımmm"
Ellerimi sıkıp, kaldırdı ve ellerimin üstünden öptü.
"Bende heyecanlıyım."
"Senin bir sürü dövmen var, sen niye heyecanlanıyorsun?" Diye sormadan edememiştim.
"Sana ait ilk dövmem" gözlerimiz bir süre kenetlendi. İkimizde gülümsemekle yetindik. Meriç ile yalnızken, bizimkilerin yanında olduğumuz karakterlerimizden çok uzaklaşıyorduk. Onların yanında ne kadar hiperaktif ve saçmaysak, yalnızken bir o kadar durgun ve duygulu oluyorduk.
"Hadi içeri girelim" dediğinde elimi bırakmadan içeriye girdik.
Ben etrafı incelerken o muhtemelen dövmemizi yapacak kişiye seslendi.
"Sarı nerdesin lan, biz geldik?"
Siyah bir perdenin arkasından, bizden bir kaç yaş büyük sapsarışın, her tarafı dövme dolu bir adam çıktı.
"İçerileri toparlıyordum, hoşgeldin dostum."
Meriç elimi bırakıp, Sarı dediği kişiyle önce tokalaştı, ardından kafa tokuşturdu.
"Hoşbulduk birader. Hadi başlayalım da bitsin bir an önce"
Sarı göz ucuyla bana baktı.
"Tamam, sende hoşgeldin yenge." Dediğinde "Hoşbuldum" diyebildim sadece.
"Siz içeri geçin ben geliyorum"
Sarının sözüyle biz perdenin arkasına geçtik.
"Neden perde takmış ki?"
Meriç gülerek cevap verdi.
"Herkes görünür yerlerine dövme yaptırmıyor. Malum yerlerine yaptıranlarda var. Bunun için."
Yüzüme yayılan utanç dalgası ile kızardığımı hissettim.
"Neyse"
Konuşmaya devam etmemiştik zaten sarı da gelmişti.
"Yenge sen bununla gözlerini bağla, hazır olunca başlayalım senden" dediğinde bir ona bir Meriçe baktım.
"Neden gözlerimi bağlıyorum?"
Aslında sorum Meriçeydi. Oda bunu çok net anlamıştı.
"Sürpriz ya bebeğim"
"Ha" diyip sarının uzattığı siyah bezi alıp gözlerimi bağladım. Ardından Meriç beni koltuğa oturttu.
Sonra olaylar çok hızlı gelişti. Gözlerim kapalıyken, kalbimin olduğu tarafı açtı Meriç, benim elimi tutup baş parmağımı ıslak bir şeye batırdılar ve göğsümün üstüne o parmağımı bastırdılar. ardından oraya bir şey daha bastırdılar. Sonra da sarı dövmeyi yapmaya başladı. Beş dakikalık bir süre sonunda "bitti" diyen sarının sesiyle "Oha hiç acımadı ve ne çabuk bitti?" Diye sordum.
"Çünkü kısa bir şeydi." Cevap Meriçten gelmişti.
Ellerimle gözümdeki siyah örtüyü açacaktım ki Meriç ellerimi tuttu.
"Benimki yapılana kadar bekle"
"Peki" dedim ve beni koltuktan kaldırıp başka yere oturttu. Sonra tekrar baş parmağımı ıslak bir şeye batırdılar ve bir yere bastırdılar. Geri kalan beş dakika da öylece gözüm kapalı bekledim.
"Buda bitti geçmiş olsun"
Sarının sesiyle anladığım kadarıyla Meriç'in dövmesi de bitmişti. Çok geçmeden bir kaç kıpırtı oldu ve gözlerimdeki örtü çözüldü.
Bir süre gözlerim kısık ışığa alışmaya çalıştım. Alışınca da Meriçe baktım.
"Meraktan ölüyorum hadi bakayım artık."
Elimden tutup beni boy aynasının önüne çekti.
"Üç dediğimde aynı anda dövmelerimize bakacağız"
Onu başımla onaylayınca saymaya başladı.
"1"
"2"
"3"
3 demesiyle aynı anda kalplerimizin olduğu göğüs kısımlarımızı açtık. Ve gördüğüm şeyle şok oldum.
"İnanamıyorum Meriç, bu çok güzel" diyebildim sadece. Büyülenmiştim.
"Artık kalplerimiz mühürlendi. Ben diyorum ki, okullar tamamen bittiğinde bir yüzükle bedenimizi de mühürleyelim, ne dersin?"
Meriç'in ve Mavinin parmak izlerinden göğüslerine yaptırdıkları dövme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Purple || texting
Short Story•TAMAMLANDI• 🌈Gökkuşağı Serisinin İlk Kitabı🌈 Sen moru çok seviyorsun, ben maviyi.