Müthiş bir heyecanla girdiğimiz üniversite sınavından çıkmış, bizimkiler ile sahildeki kayalıklarda toplanmıştık. Hepimizin üzerinde bir yük olan bu sınavı, atlatmış olduğumuzun gerçeği bizleri oldukça rahatlatmıştı. Yükümüzden kurtulmuştuk.
Kayalıklara geldiğimiz andan itibaren, hiç birimiz, birbirimize sınav hakkında sorular sormamıştık. Belkide bu yük hakkında daha fazla bir şey duymak ya da konuşmak istemeyişimizden kaynaklanıyordu suskunluğumuz.
Sare ve Rüzgar onları sınıfta gördüğümüz günden bu yana sevgililerdi. İkiside canımın ciğeri olduğu için belki de bu kendilerinden çok beni mutlu etmişti. O günden beri de hiç kavga etmemişlerdi. Yıllardır birbirlerini tanımış olmanın verdiği tecrübe sayesinde belki de bilmiyorum ama ikisi de birbirini alışagelmişin dışında anlıyorlardı.
Onların sevgili haberinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra karnelerimizi almış, on beş tatile girmiştik. Okulsuz geçen on beş gün, hepimize resmen ilaç gibi gelmişti. Bu süre zarfında, gündüzleri evlerimizde takılıyor, akşam yemeğinden sonra hepimizin mahallesine aynı mesafe uzaklıktaki parkta buluşup, sohbetler ediyorduk. TABİKİ SOHBETLERİMİZ YA ANIRMALARIMIZLA YA DA BİRBİRİNE SIRNAŞAN ÇİFTLERE, yani bizlere dayanamayan Yusuf'un isyanıyla geçiyordu.
Tatil bitip de okullar açılınca, yine okul rutinlerini tekrar etmiştik. Öğle arasına kadar derslerle boğuluyor, yemekhanede yemeğimizi yiyip çardağımızda nefes alıyorduk.
Bugün de o malum, liseye başladığımız ilk günden bu güne kadar yakamızı bırakmayan üniversite sınavına girmiştik.
Hepimiz farklı yerlerde sınava girsekte, sınav öncesi yani sabahın köründe Saretoşumun açtığı whatsap grubunda birbirime başarılar dileyip, bir posta birbirimizle dalga geçerek motive olup, ardından kayalıklarda buluşmak üzere sözleşmiştik.
Hiç birimizin ailesi, sınav boyunca bizleri yalnız bırakmamıştı. Annem okunmuş pirinç diyerek neredeyse utanmasa bir tabaklık çiğ pirinçi bana yutturacaktı. Babam sağolsun durdurmuştu en son, çektiğim çileyi fark edip.
Sınava girmeden önce de canım babacığım, bitter çikolata yedirmiş, zihni açtığını söylemişti.
Açıkçası hepimiz boş gezenin boş kalfası olarak gözüksekte, sınava çok çalışmıştık. Ve hepimizin ilerde hayali olan bir mesleği vardı.
Kısacası şu an, bütün bu olayları atlatmış, sağ salim kayaların üzerine oturmuş, denizin kulağımıza ilişen dalga seslerine ve rahatlatan o kokusuna kendimizi vermiştik.
Yine de sessizliğimiz pek uzun sürmedi.
"Abi hepiniz koalanın ağaca yapışması gibi birbirinize yapışmışsınız. Ben napıyım? Boşta duran kayalara mı sarılsam acaba ?" Diyen Yusuf'la çoktan gülmelerimiz dalga seslerini bastırmıştı.
"Hani yalnızlık en kral işti? Ne oldu lan kıskandın mı?"
"La yok aq sizin neyinizi kıskanayım ben? Hani bir MR.&MRS SMİTH olsanız ya da ne biliyim HARLEY QUEEN& JOKER olsanız kıskanayım da, siz bildiğin yalap şalap birbirine yapışan AĞAÇ&KOALA gibisiniz. En fazla bir öğğk olurum"
Sinan'ın sorusuna verdiği cevapla önce mal gibi Yusuf'a bakmış sonra hep bir ağızdan anırmıştık.
"Ya o değilde, senelerdir bizi yiyip bitiren şu sınavı atlatmışız, neden gidip eğlenceli bir şeyler yapmıyoruz da burda otuz iki yaşında, yedi çocukla dul kalmış Medine fukarası gibi oturuyoruz?" Diye hepimize bir fikir sundu Sare.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Purple || texting
Short Story•TAMAMLANDI• 🌈Gökkuşağı Serisinin İlk Kitabı🌈 Sen moru çok seviyorsun, ben maviyi.