Soğuk ve uzun koridorlardan oluşan bir binadaydım. Beni arayarak büyücünün hiçbir yakınına ulaşamadıklarını söylemişlerdi. Bu yüzden attıkları adrese gelmiştim. Ancak, bulunduğum bu kasvetli yer biraz garipti. Neden bu kadar soğuk olduğunu anlamaya çalışırken ellerimi birbirine sürterek ısınmaya çalışıyordum.
Giydiğim kırmızı elbisenin bel kısmı siyah dantellerle sarılıydı. Ellerimde ise siyah kadife eldivenler vardı. Ölü yakma töreni için fazlasıyla abartılı görünüyor olabilirdi. Ancak bugün benim en mutlu olduğum gündü. Tüylerim binanın bu soğuk havasıyla ürperirken, etrafa bakarak kiminle görüşmem gerektiğini düşünüyordum.
"Gelmenize sevindim."
Yandaki koridordan gelen sesle başımı çevirdim. Dikkatimi bana yaklaşan görevli adama vererek aklımdaki soruları toparlamaya çalıştım.
"Merhaba, ben Lalisa Manoban."
"Hoşgeldiniz, aslında bayan Jang Nara'nın ailesini çağırmamız gerekirdi ancak sizin dışınızda hiçbir tanıdığına ulaşamadık. Bu kısmı imzalayabilir misiniz?"
"Bu ne için?"
Bana uzatılan belge bir çeşit izin kağıydı. Yakınlık derecesi kısmına eski bir arkadaşı yazılmıştı. Bu yazıyı en son büyücüyle görüşme ayarlarken yazmıştım. Numarama polis merkezinden ulaşmış olmalılardı. Zaten benim dışımda hiç kimse ziyaretine gelmemişti.
"Bunu imzalayacağım ancak, onu son kez görebilir miyim?"
Görevli bir süre tereddüt etti. Daha sonra kararsız bir şekilde karşıdaki odayı gösterdi.
"Cesedi tam karşıda gördüğünüz odaya aldık. Lütfen ziyaretinizi mümkün olduğunca kısa tutun."
Gülümsedim ve samimi bir tavırla konuştum.
"Elbette."
Uzun yıllar sonra büyücü ölmüştü ve bedeni yakılmak üzereydi. Bu günleri görmüş olmam hala mucize gibi geliyordu. Jungkook da dahil herkes öldüğüne ikna olmuştu, yine de gözlerimle görmem gerektiğini düşünüyordum.
Görevlinin gösterdiği kapıya ilerleyerek yavaş hareketlerle kapıyı açtım ve içeri girdim. Kasvetli olan bu küçük odayı güneş ışığı bile aydınlatamıyordu. Bu oda koridorlardan çok daha soğuktu. Ölü bedenlerin çürümemesi için bu kadar soğuk tutuyor olmalılardı. Tekrar kapıyı kapattığımda odanın her köşesine çürük kokusunun sinmiş olduğunu fark ettim. Tiksinerek burnumu kapattım ve etrafa baktım. Odanın ortasında duran tabut dışında hiçbir şey yoktu.
Tabuta doğru yaklaşarak içine baktım. O an üzeri örtüyle örtülmüş büyücünün bedeniyle karşılaştım.
"Ne dersin? Seni küle çevirmelerine izin vermeli miyim?"
Oda sessizlik içindeydi. Dalga geçer gibi güldüm ve bedenini kaplayan örtünün ucuna uzanarak yavaşça açtım. Boynuna kadar açtığımda durdum ve yutkundum.
"Nasıl oldu da bu hale geldin?..."
Ten rengi tamamen griye dönmüştü ve haraketsiz yatıyordu. Boynunda daha önce oluşturduğum jilet yarası tekrar açılmıştı ve boyun çevresi çürümüştü. Bu iğrenç görüntüyle irkilerek ağzımı kapattım ve kenara çekildim. Düşündüğümden daha beter bir halde can vermişti.
Nasıl bu halde olduğunu düşünürken aklıma gelen dün gece ile durakladım. Parlayan yıldızlar, beyaz Ay'ı kan içinde bırakmıştı. Belki de bu olanlar büyücü ve nehirdeki çocukların ruhlarını işaret ediyordu. Sonunda istediklerini almış olmaları beni sevindirmişti.
Güler bir yüzle arkamı döndüm ve odadan çıktım. Bütün bu olanların beni rahatlattığını hissediyordum. Kapıda bekleyen görevli beni görür görmez yanıma geldi.
"Eğer izniniz olursa, yakma işlemini başlatacağım."
Onaylayarak az önce bana uzattığı kağıdı aldım ve imzaladım. Daha sonra enerjik bir şekilde dışarı çıktım. Bugün gökyüzünün daha parlak olduğunu düşünerek gülümsedim. Nehirden kurtulan ruhların artık huzur içinde uyumaları dileğiyle oradan uzaklaştım.
Uzun zamandır ilk defa böyle güçlü hissediyordum. Rengarenk çiçeklerle sarılı bahçenin kaldırımında mutlu bir şekilde yürüyordum. Bugün tamamen özgür olduğum ilk gündü. O yüzden bu günü kutlamak istiyordum. Telefonumu çıkararak Jungkook'u aramak istediğimde ilerideki bankta oturduğunu fark ettim.
"Neden burada ki..."
Kollarını önünde bağlamış ve uzaklara dalmıştı. Gülümseyerek yanına doğru ilerledim ve mutlu bir şekilde tam karşısına geçtim.
"Demek sen de buradasın!"
Beni gördüğünde hiçbir tepki vermemişti. Burada olduğumu zaten biliyor gibiydi. Açıkçası bu normal tavırları garibime gitmişti. Hemen yanına oturdum ve onun gibi arkama yaslandım.
"Neden burada oturuyorsun? Bir şey mi oldu?"
"Hiç, biraz dinlenmek istedim sadece."
"Anladım..."
Çok yakın bir ilişkimiz yoktu. Belki de buna fırsat bulamamıştık. Onu çok iyi tanımasam da bir şeyler olduğunu sezmiştim. Bugün normal halinden çok daha sessiz görünüyordu.
"Neden burada olduğumu sormayacak mısın?"
Sorduğum soruyla uzaklara bakmayı bıraktı ve kendini toparladı.
"Hayır, biliyorum çünkü."
Benim numaramı büyücünün yakını diye veren kişi Jungkook olmalıydı. Bunu yapmış olması mantıksız geliyordu.
"Numaramı veren sendin değil mi?"
"Evet, yakılma izni için ailesine ulaşmak istediler. Ben de senin numaranı verdim."
"Aile?"
Aile kelimesi, büyücü ve ben'de oldukça komik duruyordu. Ben onu öldürmek isteyen biriydim. Nasıl onun ailesi olabilirdim ki? Bu çok saçma bir durumdu.
"İyi ama bunu neden yaptın ki? Ailesi yok diyebilirdin."
"Bir şeyleri anlamam gerekiyordu."
"Bir şeyleri?"
Gözlerini kapatarak arkasına yaslandığında, aklında bazı planlar olduğunu anlamıştım.
"Neyi anlaman gerekiyordu? Söylemeyecek misin?"
"Bunu senin yapmadığından emin olmam gerekiyordu."
"Büyücünün ölmesinden mi bahsediyorsun? Gerçekten çok komiksin. Ben onu nasıl öldürmüş olabilirim? Hayır öldürmeme fırsat bile vermedin."
Hiç kimseye güvenmeyen bir yapısı vardı, bunu biliyordum ancak bu sefer gerçekten ben yapmamıştım. Hem böyle bir durumda ona ulaşmam bile imkansız gibi bir şeydi.
"Hala benim yaptığımı mı düşünüyorsun?"
"Bilmem. Ne düşündüğüm bundan sonra olacaklara bağlı..."
Benim garip olduğumu söylerlerdi ama yanımdaki varlık çok daha garipti.
"Her neyse daha fazla düşünmek istemiyorum, uykum var. Biraz öyle kal."
Başını omuzuma yasladığında irkilmiştim. Hep benden nefret ediyor gibi tavırlar sergiledi ancak bugün halsiz görünüyordu.
"Neden böylesin? Bir şey mi oldu?"
"Bilmem, bu yeri sevmiyorum sadece. Çok fazla düşünmeme sebep oluyor."
Zamanla onu merak ediyor gibiydim. Yine de sessiz kalarak omuzumda uyumasına izin verdim. Sadece kuş cıvıltılarının duyulduğu bu sessiz bahçede ben ve Jungkook dışında kimse yoktu.
Oldukça huzurlu bir gündü ancak bu güzel günlerde farkında olmadığım şeyler vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FULL MOON ❥ LisKook ⊰
FanfictionHayatını bencillik ve büyüler üzerine kuran bir kadın, Büyüler ve yalanlar yüzünden hayatı yarım kalmış Lalisa Manoban, Ve hayatını adalet için çalışarak sürdürmüş dedektif Jungkook'un hikayesi. ⇀ 01.04.2020 24.05.2020 ↼ + Hikayede bazı kdrama dizil...