❥ Anıt ⊰

1.4K 155 57
                                    

Son zamanlar Taehyung'un sesine takmış durumdayım~ ♣️

-Lalisa Manoban-

Güneş doğmak üzereydi ancak ben hala uyuyamamıştım. Ne zaman uykuya dalsam o parkta ölen adamın yüzünü görüyordum. Kenarda oturuyordu ve ifadesiz bir şekilde beni izliyordu. Bu ifadesi beni fazlasıyla huzursuz hissettiriyordu.

Daha fazla yatağın sıcaklığına dayanamayarak yorganı üzerimden ittim ve ayağa kalktım. Pencereye yaklaştığımda hissettiğim ılık hava, daha iyi hissettirmişti. Saçlarım rüzgarın etkisiyle dalgalanırken temiz havayı içime çektim. Bu güzel gecede, neden sürekli o adamı görüyordum ki...

Rüzgar esmeye devam ederken, gözlerimi kapatarak geçmişi düşündüm. Her şeye sahiptim ve artık tam anlamıyla özgürdüm. Ancak hala beni rahatsız eden bir şey vardı. Tek bir şey.

Parkta ölen adam bir hiç uğruna ölmüştü ve oğlu refah içinde yaşamaya devam ediyordu. Belki de bu yüzden babası rüyalarıma giriyordu.

Pencereyi kapatarak içeri girdiğimde odamdaki kasaya yaklaştım ve şifresini girerek kapağını açtım. Kamera görüntülerini polise vermek yerine burada saklamıştım.

"Doğru mu yaptım ki..."

Kendi kendime düşünerek yere oturdum ve sırtımı yatağa yasladım. Eğer bu görüntüleri polise verirsem, her şeyden vazgeçmek zorunda kalacaktım...

Başımı kaldırarak ışıklandırmayla aydınlatılan odamı inceledim. Her şey en lüks markalardandı ve özenle seçilmişlerdi. Giydiğim elbiseler, aksesuarlar, ayakkabılar...
Gerçekten her şeyden vazgeçebilir miydim?

"Yapamam.. Hayır, yapmayacağım!"

Hızla kasayı kapatarak ayağa kalktım ve tekrar kendimi yatağa bıraktım. O adam sürekli rüyalarıma girse bile umrumda değildi. Bu şekilde rahatlık içinde yaşamaya devam etmek istiyordum. İsteklerim bu yöndeydi, ancak kalbimdeki bu yük beni fazlasıyla rahatsız hissettiriyordu.

Bütün gece bunu düşünmekten uyuyamamıştım. Bu yüzden göz altlarım morluk içindeydi. Aynada yüzümün aldığı hale bakarken sakin kalmaya çalışıyordum. Henüz yapıştırdığım gözlerimin altındaki maskeler bile işe yaramamıştı.

En sonunda, yüzümdeki maskeleri sinirle kenara attım ve dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladım. Parktaki adamın anıtına giderek neden rüyalarıma girdiğini sormak istiyordum. Belki bu sayede kendimi daha iyi hissederdim.

Anıta geldiğimde gözlüğümü çıkardım ve önde duran fotoğrafa baktım. Siyah beyaz saçlarına rağmen sevimli bir yüzü vardı. Ve bu adam o gün acı içinde ölmüştü. Bir insanın en sevdiği kişi tarafından öldürülmesi, çok can yakıcı bir durum olmalıydı.

"Bu şekilde öldürülmen benim suçum mu? Ben geldikten birkaç saniye sonra öldün zaten! Neden rüyalarıma girip duruyorsun cidden!?"

Ona bağırmak bir çözüm değildi. Sakin olmaya çalışarak karşımdaki fotoğrafa tekrar baktım. Keşke onunla biraz olsun konuşma şansım olsaydı. O zaman benden tam olarak ne istediğini anlayabilirdim.

"Sana yeni bir mezarlık yaptıracağım. O yüzden mutlu bir şekilde uyumaya devam et. Beni rahatsız etme. Anlaştık mı?"

Mezarlık fikri oldukça mantıklı geliyordu. En azından ona bir iyilikte bulunmuş olurdum. Elimdeki çiçeği fotoğrafının yanına bıraktım ve arkamı dönerek çıkışa doğru ilerledim. Bir an önce mezarlıklara bakmam gerekiyordu. Ona gösterişli bir mezarlık yaptıracaktım.

Sevinçle yoluma devam ederken yan odadaki anıt dikkatimi çekmişti. İçeriden ağlama sesleri geliyordu. Odaya baktığımda uzun boylu birini görmüştüm. Arkadan çok tanıdık geliyordu ama kim olduğunu çıkaramamıştım. Odaya girdiğimde ağlama sesleri daha net duyuluyordu.

"Afedersiniz..."

Yandan dedektif Jungkook'a çok benziyordu. Eğer oradaki kişi gerçekten Jungkook'sa kıyamet yaklaşıyor demekti. Başını bana çevirdiğinde ne yapacağımı bilememiştim. Gerçekten de Jungkook'tu. Onu böyle ağlarken görmeyi beklemiyordum. Bu yüzden ne diyeceğimi bilmiyordum.

Karşısında durduğu anıta yaklaşarak kim için böyle ağladığını anlamaya çalıştım. Genç bir çocuğun fotoğrafı vardı ve Jungkook'a benziyordu.

"Jeon Junghyuk kim?"

Gerçekten de onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Belki de hiçbir şey söylemeden onu teselli etmem daha iyi olacaktı. Jungkook'a doğru yaklaştım ve kollarımı boynuna sardım.

"Ağlama artık, geçti, geçti..."

Kafasını omuzuma koyarak sessizce ağlamayı sürdürdü. Kollarını belime sarmıştı ve bir süre bu şekilde kaldık. Gerçekten çok acı çekiyor gibi duruyordu. Beraber o kadar zaman geçirmiştik ancak onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Ellerimle sırtını sıvazlayarak bir süre iyi olmasını diledim.

Onu bu şekilde teselli etmeye çalışırken, başımı önünde olduğumuz anıta çevirdim.

Jeon Junghyuk.. kim olduğu hakkında bir bilgim yoktu ancak her kimse, bu soğuk kalpliyi ağlatabilen biriydi.

FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin