❥ Anayol ⊰

1.3K 161 60
                                    

Jungkook'un gözlerindeki boş bakışlar tüylerimi ürperiyordu. Dün anıttaki haline bakılırsa hayatında bazı problemler vardı. Bu yüzden kafasını dağıtmaya ihtiyacı olduğunu düşünerek onu polis merkezinden çıkarmıştım.

"Lisa, neden buradayız?"

"Böyle zamanlarda içmek, rahatlamanın en iyi yoludur."

Önümdeki bira ve soju şişelerini açarak bardakta karıştırdım. Lezzetli olacağına emindim. Bardağı elime aldım ve karşımda donuk bakışlarla oturan Jungkook'a uzattım.

"İç hemen."

Tepkisiz kalmayı sürdürmüştü. Zahmet edip o kadar hazırlamıştım ancak bir tepki bile vermemişti.

"Peki, sen bilirsin. Ben içerim o zaman."

Bardağın yarısına kadar içtim ve ferahladığımı hissederek gülümsedim. Her ne kadar huzursuz da hissetsem, kendimi nasıl mutlu edeceğimi biliyordum. Ancak karşımda tepkisiz bir şekilde oturan bu beden tamamen işe yaramazdı.

"Gerçekten neyin var Jungkook? Kimdi o genç çocuk? Yanılmıyorsam adı Jeon Junghyuk'tu."

"Öylesine biriydi işte, karışma."

O kadar iyi olması için uğraşıyordum ancak verdiği cevaba bakılırsa burada olmamdan rahatsızdı. İçmek iyi hissettirir belki diye onu buraya kadar getirmiştim ancak yanılmıştım.

"Peki! Ben gidiyorum!"

Hızla çantamı alarak ayağa kalktım. Beni durduracağını düşünmüştüm ancak hiçbir şey yapmadan oturmaya devam ediyordu.

"Gidiyorum gerçekten?"

Cevap vermemişti ancak o da ayağa kalkmıştı. Ellerini ceplerine sokarak arkasını döndü ve hiçbir şey söylemeden uzaklaşmaya başladı.

"Nereye gidiyorsun!?"

Ona yetişerek koluna girdim. Hızlı adımlarına rağmen yüz ifadesi yürüyen bir ölü gibiydi. Önceden donuk bakışlıydı ancak bugün adeta baktığı yeri donduruyordu.

"Neden böyle olduğunu söyle en azından. Bu Jeon Junghyuk yüzünden mi? Kardeşin miydi yoksa?"

İç çekerek başını eğdi. Bu evet anlamına geliyordu sanırım.

"Anladım... bugün ne yapmak istersin? Seni yeni arabamla gezdireyim mi? Kafan dağılır."

"Araba mı aldın?"

"Ne sandın?"

Havalı bir bakış atarak adımlarımı hızlandırdım. Arabayı karşıdaki anayola park etmiştim. Yol geniş olduğu için oldukça rahat park ediliyordu ancak seslere bakılırsa bir sorun var gibiydi.

"Lisa, bu ses ne?"

Haklıydı. Sanki bir karmaşa vardı ve arabamı park ettiğim yerden geliyordu. Arabamın olduğu anayola geldiğimizde bir araba kuyruğu oluştuğunu fark ettim.

"Lisa.. lütfen bana şaka yaptığını söyle."

Yolcuların hepsi arabalarından çıkmıştı ve hepsi sinirli bir şekilde birbirlerine bağırıyordu. Gerçekten büyük bir karmaşaya sebep olmuştum.

"Lütfen ortada duran arabanın senin araban olduğunu söyleme..."

"Benim arabam ama bu gürültü neden ki? Abartıyorlar!"

Bana döndü ve anayolun ortasında duran arabamı gösterdi.

"Lisa, arabayı anayola park ettiğinin farkında mısın?"

"Evet, ne olmuş?"

Gülmeye başladığında istemsizce yutkundum. Onu o kadar teselli etmeye çalışmıştım ama onun yaptığı tek şey bana kızmaktı. Bütün bu karmaşanın ardından stresli bakışlarla bana döndü ve elini uzattı. Bu durumda bile yüzüme yerleşen gülümseye engel olamıyordum. Bana uzattığı elini tuttuğumda çılgına dönmüştü.

"Anahtar Lisa!"

Kaşlarımı çatarak elimi çektim ve çantamdaki anahtarı uzattım. Anahtarı benden alır almaz kalabalığa doğru koştu.

"Nereye!?"

Jungkook elindeki anahtarla arabanın yanına yaklaştığında hepsi birden Jungkook'a bağırmaya başlamıştı. Onun da tek yaptığı özür dilemek olmuştu. Her şeyi yasal yollarla halletmeye çalışmasını anlayamıyordum. Belindeki silahı çıkarıp iki el ateşlese bütün sorun çözülürdü.

Arkasından koşarak kalabalığın arasına girdim ve Jungkook'un konuştuğu adamların karşısına geçtim.

"Sakin olun gençler.. araba benim. Ne söylemek istiyorsanız bana söyleyin."

Ölümsüz olsam da adamlar üzerime geldiğinde ürkmediğimi söyleyemezdim. En sonunda Jungkook araya girdi ve tekrar özür dileyerek kalabalığı sakinleştirmeye çalıştı.

"Olanlar için onun adına özür dilerim. Arabayı çekeceğiz. Lütfen sakin olun."

Bana döndüğünde gözlerindeki öfkeli bakışı fark etmiştim. Ne olursa olsun yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyordum. Sakin sakin gelmemi bekleyebilirlerdi. Ne diye böyle karmaşa yaratıyorlardı ki?

Arabanın yan koltuğuna binerek Jungkook'a baktım. Hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırıyordu ve çevredekilerden özür diliyordu. Arabayı anayolun ortasından çektiğinde kalabalık az da olsa dağılmıştı. Sessiz süren yolculuktan hemen sonra beni evime bırakmıştı.
Arabayı park ederek anahtarı bana uzattığında tedirgin bir şekilde yüzüne baktım. Bugün gerçekten karışık bir gün olmuştu. En azından gerçekten kafasını dağıtabilmiştim.

"Şey.. en azından stres atmış olduk, değil mi?"

Gülümsediğimi fark ettiğinde söylenerek anahtarı elime bıraktı.

"Ne söylesem bilmiyorum. Gerçekten çok garip birisin."

Arabadan inerek uzaklaşmaya başladığında ben de indim ve arkasından baktım.

"Sana da iyi geceler!"

Sadece yeni aldığım arabamı göstermek istemiştim. Biraz da onunla vakit geçirmek istemiştim ancak daha büyük bir sorun yaratmıştım. Bir an önce bir şoför bulsam iyi olacak gibiydi.


FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin