Biri neden burada olduğumu açıklamalıydı. Saatlerdir ifadesiz bir yüzle bekliyordum. Ne gelen vardı ne de giden. Saatler ilerledikçe bu bekleyiş daha da can sıkıcı olmaya başlamıştı. Kollarımı masaya yaslayarak gözlerimi etrafta gezdirdim. Küçük ve boş bir odadaydım. Tam karşımda da büyük bir cam vardı. Sanki cam değil de ayna gibiydi.
Birkaç saniye sonra camdaki görüntüm dikkatimi çekmişti. Ne kadar değişik görünüyordum. Tedirgin bir şekilde ayağa kalkarak cama doğru yürüdüm. Camın siyahımsı bir rengi vardı ama az da olsa kendimi görebiliyordum. Oldukça uzun ve siyah düz saçlarım vardı. Peki kaç yaşındaydım ben? Hala on iki yaşında hayalleri olan küçük bir kız mıydım? Gözlerim dolarken parmaklarımla cama dokundum. Tam o sırada kapı açılmıştı. Yavaş hareketlerle kapıya doğru döndüm. Beni buraya getiren dedektif Jungkook içeri girdi ve elindeki dosyayı masaya atarak kapıyı kapattı.
"Otur."
Söylediğini yaparak karşıya geçtim ve sandalyeye oturdum. Dedektif Jungkook da karşıma oturmuştu ve karşısında duran dosyalara bakıyordu.
"Kimliğin veya doğduğun bir yer yok. Hatta parmak izine bakılırsa böyle biri yok... Şimdi bana açık açık söyler misin? Kimsin sen?"
"Ben Lalisa Manoban. Lisa da diyebilirsiniz. Yaşımı sorarsanız on iki yaşındayım. Yani öyleydim.."
Görünene göre oldukça büyümüştüm. Eski halime göre daha uzun ve farklı bir bedenim vardı. Gözlerimle bedenimi incelerken boğaz temizleme sesiyle hızla kafamı kaldırdım. Evet, bedenime bakılırsa kesinlikle on iki yaşında değildim.
"Yaşını da bilmiyorsun..."
Oldukça stresli görünen dedektife üzülmüştüm açıkçası. Parmaklarıyla başını ovarken birkaç saniye dosyayı inceledi.
"Anlat."
Tam olarak neyden bahsedeceğimi bilmiyordum.
"Neyi anlatayım?"
"Dün geceyi."
Daha kaç kez söyleyeceğim bilmiyordum ama yine aynı şeyleri tekrar ettim.
"Gece boyunca nehirdeydim ve daha önce de söylediğim gibi hiçbir şey görmedim."
Dalga geçtiğimi düşünüyor olmalıydı ama gerçekleri söylüyordum. Varlığım ve yokluğum bir olsa da yıllardır orada olduğum bir gerçekti.
"Pekala, başka bir soru soracağım. Etraftaki hiçbir kamerada yoksun ve oraya gittiğimizde birden seninle orada karşılaşıyoruz? Üstelik etraftaki kamera görüntülerinde de değişiklik yapılmış. Şimdi bana cevap ver. Görüntüleri neden sildirdin?"
"Ben hiçbir şeyi sildirmedim. Bu bahsettiğin görüntülerle de bir alakam yok."
Söylediklerim biter bitmez masaya sinirli bir şekilde vurdu ve gözlerimin içine baktı. Ürkütücü görünüyordu evet ama söylediğim gerçekleri de kabul etmiyordu.
"Bana gerçekleri söyle!"
Gerçekten anlama konusunda sıkıntıları vardı. Belki de hikayemi en başından anlatmalıydım."
"Pekala, beni iyi dinle o halde."
Durum gittikçe ciddileşiyordu. Ben de onun gibi gözlerinin içine baktım ve ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladım.
"Çok uzun zaman önce, ensemdeki ay izi yüzünden, dolunayın olduğu gecede orada gördüğün nehire hapsedildim. Yıllardır ne bir insan gördüm ne de bir ses duydum. O nehirin derinliklerinde yaptığım tek şey hareket etmeden beklemek oldu. Yıllar sonra sebebini bilmediğim bir şekilde uyandım ve şimdi de buradayım. Yeterli mi?"
Cevap vermeden bana bakmaya devam ediyordu. Yüzündeki ifadeden söylediklerime inanmadığı belli oluyordu. İnanmayacağını biliyordum zaten. Sadece denemek istemiştim. Gözlerimi ellerime indirerek derin bir nefes aldım. Ellerim kollarımdan ayrılıyormuş gibiydi ve oldukça acıyordu. Birkaç saniye sonra kelepçeli kollarımı uzattım.
"Şunları çıkarmayacaksan gevşet en azından."
Sinirli bir şekilde yüzüme baktığının farkındaydım. Kolumda hissettiğim parmaklarla başımı kaldırdım. Kelepçeyi açarak kolumdan çıkardı. Rahatlamış hissediyordum ancak fazla sıktığı için yara izleri oluşmuştu.
"Bu fotoğraftaki kadınla bir alakan var mı?"
"O kim?"
Bana uzattığı fotoğrafı inceleyerek düşündüm. Yüzü ve bedeni morluklar içindeydi. Bahsettikleri ceset bu olmalıydı. Yüzüne daha dikkatli baktığımda daha önce gördüğüm biri olduğuna emindim ama kim olduğunu çıkaramıyordum.
"Birine benziyor ama kim..."
Fotoğrafı elimden alarak dosyayı açtı.
"Bir işe yarayacağını sanmıyorum ama bir süre bizimle kalacaksın."
Benden umudunu kesmiş gibi duruyordu. Bana henüz gösterdiği fotoğrafları dosyaya koyarken, içindeki başka bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Kutuya benzer bir fotoğraftı sanki. Hızla elimi uzatarak dosyayı kapatmasını engelledim. Dedektif Jungkook kafasını kaldırarak birkaç saniye yüzüme baktı.
"Bir şey mi oldu?"
"Acaba o kutu resmi olan fotoğrafa bakabilir miyim?"
İtici bir gülümsemeyle elimi itti ve dosyayı kapattı.
"Cesetle bir ilgin yoksa bakman için de bir sebep yok."
Bu dedektif parçası gittikçe sinirlerimi bozuyordu. Ayağa kalkarak kapıyı açtı ve odadan çıktı. İçimde garip bir his vardı. O kutu resmi olan fotoğrafta beni huzursuz hissettiren bir şey vardı ama ne olduğuna anlam veremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FULL MOON ❥ LisKook ⊰
FanficHayatını bencillik ve büyüler üzerine kuran bir kadın, Büyüler ve yalanlar yüzünden hayatı yarım kalmış Lalisa Manoban, Ve hayatını adalet için çalışarak sürdürmüş dedektif Jungkook'un hikayesi. ⇀ 01.04.2020 24.05.2020 ↼ + Hikayede bazı kdrama dizil...