41.BÖLÜM: SADAKAT
Yeşilleri bana mesafeli bakıyor, yüz ifadesinin sertliği açıklama bile yaptırmayacağa benziyordu.
Bu kez aramızı bozmadan anlaşamamaktan bahsediyordu ve ara bozmaktan kastının ne olduğunu anlamamıştım. Küsecek miydi? Arkın Aral?
Olduğum yerde kalmaya devam ediyor, gözlerimin içine bakan gözlerine hâlâ bakarken kurduğu son cümleyi -bu meseleyi aramızı bozmadan aşamayacağımızı bu kez anladım- aklımda dolaştırıp duruyordum. Bu, o ayağa kalkıp aldığı nefesi burnundan uzunca vererek yanımdan geçene dek sürmüştü.
Kendime gelip hemen arkasında yürümeye başlarken kolunu tuttum ve heyecanla konuşmaya başladım. "Söyleyecekt-"
Merdivenleri çıkmaya başlarken sözümü direkt kesti. "Benden daha olaylar yaşanmadan anlatmamı isteyeceksin, sen de iş aş bitince anlatacaksın. Ne zaman, yine babanın yanından yara bere içinde döndüğünde mi anlatacaktın? Derdin ne senin, o herifi geberene kadar dövüp gerçek katil olacak kadar delirmemi sağlamak mı?"
Başta sakin başlayan konuşmasının sonlarında öfkelenen sesiyle birlikte merdiven basamağında bana döndüğü için, hemen arkasında olduğumdan düşmemek adına parmaklığa tutunmuştum. Bana aniden döndüğü için değil de gözlerinden korktuğum için düşmem daha olasıydı.
Ona bir cevap veremeyip yutkundum. Sonra yeniden konuşmaya çalıştım fakat yine önüne geri döndü ve bu kez hızlanarak gidip merdiveni tamamladı, odaya döndü. Arkasından koşmakla yürümek arasında bir gelgitle gidip yeniden kolunu tuttum. Aldırmadan yürümeye devam edip odaya girdi, kolunu elimden kurtarıp dolaba gitti.
"Gerçekten söyleyecektim! Tamam ona mesaj attıktan sonra sen hemen yanıma gelmiştin ve sana o an söylemem gerekiyordu ama yapmadım. Çünkü... Bu sebebi kabul etmeyeceksin, sinirlenmeni istemedim."
Beni dinliyor muydu emin değilim, üzerini değiştirmişti ve şimdi üzerine giydiği fit siyah gömleğin düğmelerini kapatmaya başlamıştı. Birinci düğmeden ikinciye geçerken bana, "Ne güzel." diye yanıt verdiğinde anladım dinlediğini ama umursamaz bir bakışla yanımdan geçip banyoya gitti. "Şimdi daha sinirliyim."
Arkasından banyoya girip, güneş batmak üzere olduğundan pek aydınlık olmayan ortamı ışığı yakarak aydınlattım. Düğmelerinin yarısı kapatılmış gömlekten elini çekti, dolaptan jole kutusunu çıkartıp parmak ucuna içinden jole aldı.
Elini saçlarının arasına daldırıp varlığı pek belli olmayan sadece saçının yerinde kalmasını sağlayacak joleyi saçının üst kısmına dağınıkça yaydı. Böyle yakışıklı bir şeye dönüşmüşken yalnız gitmesine izin veremezdim...
Yüzündeki ifade soğukluğunu korurken ellerindeki joleyi yıkayıp ıslaklığı havluya kuruladı. Yönünü bu tarafa döndüğünde burada hiç yokmuşum gibi bakma gereği bile duymadan odaya dönüp gömleğin kalan düğmelerini bir çırpıda kapattı. Gömleği altındaki siyah kumaş pantolonun altına sıkıştırıp, kol düğmelerini de kapatırken eline kemer aldığında artık işe el atmam gerektiğini fark ettim.
"Seninle her tartıştığımızda böyle evden mi kaçacaksın? Nereye gidiyorsun?"
Kemeri takıp ön tarafı geçirirken gözlerime tepeden baktı. "Kaçmam için bir neden yok, suçlu sadece sensin."
"Suçluyum kabul ediyorum ama sen de her zaman evden gidiyorsun. Yalan mı?"
Kemer de yerini bulduğunda baştan aşağı ciddiyetli bir karizmatik hâle bürünmüş bedeni, üzerine sıktığı iki fıs parfümle de tamamlandı ve dolaptan eline aldığı her şey gibi siyah olan deri ceketle birlikte yatağa dönüp telefonunu aldı, yanındaki telefonuma duraksayarak baktı. Sonra vazgeçmiş olmalı ki telefonunu, cüzdanını ve anahtarı cebine sokup kapıya yöneldi. Kapıdan çıkıp merdivenlere döndüğünde karanlık koridordan ikimiz de hızlı adımlarla geçmeye başladık. Kolundan tutmak üzereyken o benden hızlı davranmıştı, ne oldu bilmiyorum ama şimdi duvarla arasındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜKÛTA MAHKÛM VİCDANLAR •tamamlandı
Roman d'amourBir adam tanıdım. Önce kalbimde hissettim nefesini. Sonra ondan öğrendim hassas kalplerin de dünyadaki cehennemden kıl payı sıyrılabileceğini. Bir gece ansızın hayatıma giren bu adamın önceden de hayatımın uzak bir köşesinde yer aldığını bilmiyordum...