43.BÖLÜM: RUHA SAPLANAN HİÇLİK

4.8K 309 164
                                    

43.BÖLÜM: RUHA SAPLANAN HİÇLİK

Hissizleşmek adı konulmamış bir acı çeşidi miydi yoksa bir acıya göre çok daha hafif bir şey mi? Ne gülesi geliyordu insanın, ne ağlayası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hissizleşmek adı konulmamış bir acı çeşidi miydi yoksa bir acıya göre çok daha hafif bir şey mi? Ne gülesi geliyordu insanın, ne ağlayası. Ne ayakta durası, ne uyuyası. Sadece izliyordum önümü, düşünüyordum bir şeyler ama sanki uyuşturucu bir ilaç almışım ya da saatlerce uyumuşum da uyanmışım gibi sersemdi zihnim. Ne düşündüğümün bile farkında değildim. Kalbimden geçenin de farkında değildim. İçimdeki bir teessür müydü yoksa sebepsiz bir sükûnet mi farkında değildim. Boştu sanki her şey, bomboş.

Daha sekiz saat önce canını teslim etmiş babam, şimdi önümde toprak altındaydı. Çünkü babaannemler intihar ettiğinin duyulmasını istememişti. Yakınlarının ölümünde bile bunu düşünebilmişlerdi.

Belki de ömrünü kendine adamış bu adam bunu hak etmişti.

Ayaklarım yere sağlam basıyor ama her an düşecekmişim gibi de güçsüz duruyorlardı. Burada birileri var diye cenazesine bile katılmadığım babamın mezar taşındaydı şimdi gözlerim ama görebildiğimden emin değildim.

Kimi kandırıyorum, cenazesine kendime ihanet etmemek için gelmemiştim. Ama herkes gittikten sonra kendimi burada bulmuştum.

Gece çökmüş, karanlık kendini her yere saçmıştı. Ölü bedenlerin üstünü örten toprağı baştan sonra sarmalamıştı. Hava da esiyordu sanki biraz, onu da algılayamıyordum.

Ne yanına çökebildiğim ne de yanından gidebildiğim mezara bakarken bir an oraya oturmayı istedim. Sonra ona yaklaşmak istemediğimi fark ettim.

İçimde var mıydı bir parça da olsa hüzün?

Bilmiyorum... İçime bir rüzgâr doldurmuşlar da o rüzgâr tüm duygularımı dışarıya savurmuş gibi durgundum. Kapatıyordum gözlerimi, babamın ellerinde sıkılan kurşunun babamın beynini deldiği o an canlanıyordu gözümde, sonra açıyor yine hissizleşiyordum ve bir korku filmi sahnesiymişçesine sanki, yüzümü bile ekşitmiyordum.

Bana nedametinden bahsetmişti. Bana kendinin hep suçlu olduğunu bildiğinden bahsetmişti. Bana geri dönüşü olmadığı için yıkmaya devam etme kararı aldığından bahsetmişti. Peki bunlar hafifletmiş miydi içimdeki nefretini? Hafifletmemişti. Yaptığı hata affedilebilecek bir hata değildi, pişmanlığını intihar bile takip etmiş olsa.

Belimde olduğunun farkında olmadığım Arkın Aral'ın eli kıpırdadığında varlığını hatırladım ama bir tepki vermedim. Yukarıdan bakarak toprağı izlemeye devam ettim.

"Güzelim," diye fısıldadı derince soluklanıp. Soluğunda ve keskin fısıltısındaki huzursuzluğu sezmiştim. Belki sessizliğimden huzursuzdu, belki de bir deli gibi dakikalardır ayakta kıpırdamadan dikilip toprağı izlediğimden. Belimdeki eli yine kıpırdadı, baş parmağını orada dolaştırdı. Nefesinin kulağıma çarptığını hissettim. "Zor ayakta duruyorsun."

SÜKÛTA MAHKÛM VİCDANLAR •tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin