7.BÖLÜM: YOKUŞ AŞAĞI

8.7K 499 130
                                    


7.BÖLÜM: YOKUŞ AŞAĞI

Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur, diyordu Zweig, ben o ağır cümlenin doğruluğunu, yıllarca o hissi yaşayarak kendime kanıtlamıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur, diyordu Zweig, ben o ağır cümlenin doğruluğunu, yıllarca o hissi yaşayarak kendime kanıtlamıştım. Kimseden sevgi görmemek bu dünyadaki en çok yaralayan şeylerden biriydi. İnsan tüm o kalabalığın içinde kendini yalnız hissediyordu, etrafı başkalarıyla çevriliyken o bir odaya yalnız kapatılmış gibi hissediyordu.

Bana bu hisleri babam tattırmıştı.
Annemi öldürmeden önce sevgiyi iliklerime kadar hisseden bir çocuktum. Kimsesiz annemin tek sevdiği, her şeyiydim ve bunu bana göstermekten hiçbir zaman kaçınmamıştı.

Onun hayatı babamın ellerinde yitip gittikten sonra benim hayatımın da peşinde sürüklenmesi çok zaman almamıştı. Artık bir annem yoktu, küçük hayatımda beni sevip kollayan tek bir varlık yoktu. Artık korksam bile babam diye sevdiğim bir adam yoktu. O artık bir hapishane mahkûmuydu ve gözümde artık korkarak sevdiğim babam değil, kötü bir canavardı. Annemi elleriyle öldürmüş çirkin bir canavar.

Babam çıkana kadar amcalarla kaldığımda da onlar bana babamın kötülüğünü aratmamış, annemin gittiğini ve benim kimsemin olmadığını iliklerime kadar hissettirmişlerdi. O zamanlar sakin, hiçbir şeye gıkı çıkmayan, ürkek çocuktan fazlası değildim. Babam çıktığında ise tüm nefretin içimde dolandığını görmüş ve içimdeki o hırçın yanımı bulmuştum. Yalnızdım, hâlâ yalnızdım ve öyle kalacaktım ama artık güçsüz değildim. Acıların yok olmayacağını kabullenmiş ve onları yok etmeye çalışmak yerine onlarla yaşamam gerektiğini öğrenmiştim.

Yine de bazen hâlâ kendimi sevgiye aç hissediyordum. Bunu babamdan asla istemiyordum, sadece on beş yirmi yıl öncesine dönüp babamın insanlığını geri getirmek ve sonrasını düzgün yaşamak istiyordum. Bu olamazdı, başka türlüsü de olamazdı çünkü o artık benim babam değil, sadece annemin katiliydi.

Küçüklüğümün eksikliğini dışarıda arayan kalbime arkadaşlarımın ve Kiraz teyzelerin sevgisi yetmemişti, o hâlâ daha büyüğünün var olabileceğine inanıyordu.

Ve sonunun kötü bitebileceğinden haberi olmayan saf, kurtuluşu birini sevmekte bulmuştu.

Beynim bana sürekli, babasının bile sevemediği bir kızsın sen, başkası nasıl sevsin derken kalbim yüzsüzce gitmiş ve karşılık alıp almayacağına bakmadan birine ilk kez hoşlantı duymuştu.

Sonbahar bitmiş, kış gelmişti. Bir aydan fazla zaman geçmişti.

Sonbahar sonlarındaki münasabetimiz Arkın Aral'la son karşı karşıya gelişimiz, konuşuşumuz olmuştu ama dikkatimi çekmişti bir kere, artık ondan zihnimi ayıramaz olmuştum. Bunu yapmaya çalıştıkça daha da battığımı görmüştüm. Onu her görüşümde izlemekten, dışarıdan buz gibi görünen karakterinin altında güzel bir yürek yattığını gizlice izlerken yaptıklarını görmekten, hayatına çok az insanı dâhil ettiğinden tanıyamadığım karakterine duyduğum merak yüzünden onu izlemiş, sürekli izlemiş, düşünmüş, hep düşünmüştüm.

SÜKÛTA MAHKÛM VİCDANLAR •tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin