Küçükken gölgelerden çok korkardım. Geceleri perdeye yansıyan ağaçlar, esen rüzgarla beraber hareket ederdi. Korkardım, yastığıma olabildiğince sımsıkı sarılarak uyumaya çalışırdım. Şimdi, her ne kadar büyümüş olsam da, gölgelerden hâlâ korkuyorum. Yine perdeye hafifçe sallanan ağaçlar yansımıştı ve ben yine yastığıma sımsıkı sarılmış, uykuyu bekliyordum. Tıpkı küçükken de olduğu gibi...
Tam o sırada uzaktan bir piyano sesi değdi kulaklarıma. Müzik akmaya başlayınca geceye doğru, her şey birbirindeki uyumu yakalamıştı sanki. Rüzgar şiddetini artırmıştı. Ağaçlar, durmaksızın sallanıyordu artık. Âdeta dans eder gibiydiler.
Müzik ile gölgeler birbirindeki uyumu bulduğunda, ben de uykumu buldum. Yıllar önce kaybettiğim uykumu, bir piyanonun tuşları arasında buldum. Aslında uykum değildi kaybolan, içimdeki çocuktu. Öyle ki, kaybolan uykuma değil, küçük bir çocuğa hasrettim. İçimdeki küçük çocuğa... Yıllar önce kaybetmiştim onu. Bana küsmüş, ruhumun derinlerindeki perdenin arkasına saklanmıştı. Oyun bitmiş, perde çekilmişti. O da yıllar boyu, o perdenin arkasında kalmıştı.
Şimdi ise bir piyano tuşları açmıştı perdeyi. Koşa koşa geldi yanıma, sarıldı. O da özlemişti beni. En az benim onu özlediğim kadar. Her şeye rağmen kucakladık birbirimizi. Bir oyunda tekrar rol alacağımızı bile bile... Tekrar perdenin çekileceğini bile bile sarıldık. Her şeyi göze aldım. Umutlarımın yok oluşunu, hayallerimin çöküşünü, küçük bir tebessümün yüzümden silinmesini bile...
Her şeyi...
***
Bisikletini duvara yasladı yavaşça ve çantasında anahtarını aramaya başladı kız. Sonunda onu bulduğunda kilide sokup anahtarı biraz çevirdi ki... O sırada gözü yere takıldı. Yerdeki zarfı görebilmişti nihayet. Siyah bir zarftı yerdeki. Altı gündür yerde duran siyah zarf, posta kutusunda açılmayı beklerken rüzgara dayanamayıp yere düşmüştü belli ki. Eğildi kız, uzandı yerdeki zarfa doğru. Biraz tozlanmış olmalıydı ki, silkeledi onu. Kapıyı açıp içeri girdi. Çantasını masanın üzerine bıraktı. Zarfı açmadan odasına ilerledi. Belki de düşündüğü gibi, zarf arkadaşına gelmişti.
"Bu zarf senin olabilir mi?"
Kafasını kaldırdı Ekin. Soru sorar gibi bakınca anladı Ada, zarf beklemediğini. Sandalyesine oturdu. Zarfı da masasının üzerine koyup düşünüyordu ki, Ekin kurtardı onu, düşünceler okyanusunda boğulmaktan.
"Düşünmek yerine zarfı açsan mı, içinde ne olduğunu öğreniriz hani."
Ekin'in kinaye kokan sözlerinin üzerine masadaki zarfı aldı Ada. Ama korkuyordu. Böyle siyah bir zarftan kara cümleler uçar da, karanlık bir tünele girerler diye. Yine de yavaşça açtı Ada, titreyen ellerinde tuttuğu zarfı. Onun ağır çekimde hareket etmesine dayanamayan Ekin, hızlıca kendi aldı zarfı. O çıkardı içindekileri. Evet, içindekiler. İki uçak bileti ve ikiye katlanmış küçük bir kağıt... Bunların ne anlama geldiğini anlamayan Ada, biletleri alıp incelemeye koyuldu. Ekin ise küçük notu okumaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Sokağı
Mystery / Thriller*** Kül Sokağı'nın hikayesini biliyor musunuz? Kül Sokağı... Küçük çocukların kabusu olan o sokak... O sokakta büyüyen bir çocuğun hikayesi... Çığlıklar... Onları duyuyor musunuz? Toplanın. Size Kül Sokağı'nda kaybolan bir çocuğun hikayesini anlatı...