19. Bölüm: Sessizlik

34 19 0
                                    

"Bu sefer karşına gerçekten çıkacağım, sevgili Romeo. Buna inanabilirsin."

"Senin söylediğin hiçbir şeye inanmayacağım bundan sonra. Emin olabilirsin."

"Hey! Hey, dur, sakin ol Romeo. Bu kadar sinirlenmeni gerektirecek bir şey mi var ortada? Yoksa ben miyim buna sebep?"

Çirkin, yapmacık bir gülüş kulaklarını doldurdu Ekin'in. Yüzünü buruşturdu önce, sonra cevap verdi sakince.

"Kendini o kadar önemli görme." 

"Neden? Öyleyim zaten sizin için. Değil mi yoksa? Ama üzüldüm bak şimdi." Yine o rahatsız edici sesi duymak zorunda kaldı Ekin. Bu kez cevap vermek istemedi. Sonlandırdı konuşmayı, telefonu onun yüzüne kapatarak. Bu hareketinin verdiği rahatlık onu gülümsetti. Sonra odasından çıkarak salona doğru ilerlemeye başladı. 

Bir kaç gündür konuşuyorlardı onunla böyle. Ama kimseye söylememişti, panik olmasınlar, diye. Fakat Ada'nın üzerinde işe yaramıyordu bu artık. Söylese panik olmazdı aslında. Her zamanki sinir krizi sayısının üstüne bir yeni sayı daha eklenirdi, o kadar. 

Günlerdir uyku uyumuyor, doğru düzgün beslenmiyordu Ada. Zayıflamaya başlamıştı. Güçsüzleşmeye... Ekin onu daha önce hiç böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Yıllardır tanıdığı o neşe dolu, enerjik, sempatik arkadaşını tanıyamaz olmuştu artık. Bazen sinir krizi geçiriyordu, sakinleştirmek zamanlarını alıyordu. Hepsi elinden geleni yapıyordu onu tekrar eski hâline döndürmek için. Ama çabaları bir sonuç vermiyordu, henüz. 

Odanın sessizliğini çalan bir telefon bozdu, geçen bir kaç dakikanın ardından. Herkes salondaydı. Sekiz kişilerdi salonda fakat kimse merak etmemişti çalan telefonu, arayan kişiyi. Hatta kimse kıpırdamamıştı bile. Ses sonlandıktan bir kaç dakika sonra tekrar kendini duyurduğunda, bu sefer Ekin kimin telefonunun çaldığını aramaya koyulmuştu. Ses Ada'nın odasından geliyordu. Onun telefonu çalıyordu. Telefonu Ada'ya götürdü Ekin. Fakat yanlış bir şey yaptığını çok geçmeden anladı. O da doğru düşünme yetisini çoktan kaybetmişti artık. 

Ada aramayı cevaplandırdığında, karşı tarafa tüm sinirini kusmuştu. Bağırmıştı, çağırmıştı, söylemek isteyip söyleyemediği ne varsa söylemişti. Bunca zamandır ne çok şey biriktirmişti içinde. Ne çok dolmuştu artık. Ne kadar yorulmuştu böyle. Bu kadar zamandır sanki yapmak istediği tek şey buydu. Sanki şuan konuştuğu kişi, Uzaklarda Bir Adam, karşısında beliriverse, onu bir dakika yaşatmaz gibiydi. Ekin, Ada'nın bu hâline alışmış ve normal karşılamaya başlamıştı ama Özgür, Ela, Rüzgar Ada'dan tırsmaya başlamışlardı. Son bir kaç gündür ondan olabildiğince uzaklaşmışlardı. 

Ada aramayı sonlandırdığında, bir kaç dakika sinirle solumuştu. Ekin ve Mavi ona sakin ol, her şey geçecek, iyi olacaksın, derlerken her zamanki sözlerini tekrar ediyorlardı aslında. Ve Ada bu sözlerin doğru olmadığını biliyordu artık. Her seferinde aynı şeyler söyleniyor ve arkasından da daha kötü şeyler yaşanıyordu. Asla eski hâline dönmüyordu hiçbir şey. Dönmeyeceğini de düşünüyordu Ada. Daha iki hafta öncesine kadar ne kadar güçlü olduğunu, bütün zorluklara katlandığını düşünüyordu. Her seferinde bundan daha kötüsü olamaz, diyordu. Ama her seferinde daha çabuk yıkılıyordu artık. 

Geçen bir kaç dakika sessiz süren zamanın ardından Ada'nın telefonunun mesaj sesi duyuldu salonda. Ada hemen telefonunu açtı, gelen mesaja bakmak için. Onun bu hareketi salondakilerin dikkatini çekmişti. Herkes dikkatle onu izliyordu. Üç kişilik koltukta tek başına oturan Ada'nın yanına geçti Ekin. Ada önce Ekin'e sertçe baktı ama sonra önüne döndü umursamazca. Gelen mesaja baktığında gözleri birden açıldı ve hızlıca ayağa kalkıp orada oturanlardan uzak bir yerdeki duvarın önüne geçti. Elinde sıktığı telefonu sertçe duvara fırlattı. Duvara çarpan telefon yere düşüp parçalara ayrılırken Ada koşarak odasına gitti ve kapısını kilitledi.

Kül SokağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin