"Nasıl yani? Ne demek oluyor bu?"
"Ekin'i gönderdiler ama Hazan yok. Niye böyle bir şey yaptı ki?"
"Aral'ın onlarla olduğuna emin miyiz?"
Herkes farklı bir soru soruyor, her bir grup kendi arasında tartışıyordu. Karışıktı. Çok karışıktı her şey yine. Dağınıklığımız yetmiyor gibi karışıklığı da misafir olarak davet etmiştik yanımıza.
Bir fotoğraf gelmişti. Fotoğrafta yüzlerinde yüz maskesi olan üç adam, yine yüzünde renkli yüz maskesi olan kızın üzerine eğilmişti. Biri ayaklarını tutuyor, biri kollarını tutuyordu. Diğeri ise elindeki gri renkteki bantla ilgileniyordu gönderilen fotoğrafta. Aral'ı çok da iyi tanımıyorduk. Fakat onlardan herhangi birinin Kamer olduğuna kedimi asla inandıramıyordum. Çünkü.. Kamer göstermişti bize, onu gerçekten kız kardeşi gibi gördüğünü, zarar vermeyeceğini. Ama yine de, onu tanıyalı henüz üç haftayı bulmamıştı. Ne olabileceğini ya da olamayacağını bilmiyorduk hiç birimiz. Bu karışık bilmecenin ortasında kalakalmıştık. Sadece bir fotoğrafla. Ki, o fotoğraf hiç bir işe yarayabilecek cinsten değildi bile.
Onun Hazan olduğuna kendimi ve kalbimi asla inandıramıyordum. Olamazdı. Bunca zaman sonra kavuşmuşken ona, gitmek olmazdı. Hayır. Hemen bulmam gerekti orayı. Her neredelerse bulup, ona yaşatılanların da yaşatanların da hesap vakti gelmişti artık.
"Bitti." dediğimde bütün gözler bana döndü. Herkes tartışmasını bıraktı ve bana odaklandı. Ne dediğime anlam verememişlerdi, belliydi yüz ifadelerinden.
"Ben artık bana yaşatılanların intikamını almak istiyorum. Yaşatılanların, yaşadıklarımızın ve kim bilir daha yaşayabileceklerimizin intikamını. Mavi çok korkuyor. Onun her gece korkuyla uykuya dalıyor olmasına dayanamıyorum. Aşkın.. her gece bizi düşünüyor, kendini o kadar yoruyor ki.. Ekin desem, ben kendimi versem de siz zarar görmeseniz diyordu ve oldu da ama Ekin, onların istediği kişi sen değilsin. Benimle onları derdi. Görmüyor musun, kardeşimi aldılar veya seni benden koparmaya çalıştılar hatta hayallerimle oynuyorlar şuan. Hayatımı mahvetmek istiyorlar. Ve bunu o kadar iyi biliyorlar ve o kadar iyi yapıyorlar ki.. bu yaşadıklarım hayatımda kocaman bir iz olarak kalacak. Belki bir şey olacak ve her şeyi unutacağım ama şu.. son bir- bir buçuk ayda yaşadıklarımı asla. Asla unutamayacağım. Ama bu izin, yaranın daha da büyümesine izin vermek istemiyorum. Sevdiklerimin böylesine güzel hayalini yaşarken mümkünse, güzel olabilecek diğer anlarını mahvetmek istemiyorum. Onları durdurmak istiyorum. Ve becerebilirsem de, intikamımı almak."
Duraksadım. Derin nefesler aldım. Bir kaç defa. Belki on belki yüz defa. Bilmiyorum ama o süre boyunca düşündüğüm her şeyi söylemek istedim. Ama yapamadım. İçime hapsettiğim tüm o şeyleri dışarı bırakamadım.
"Belki sizi de karanlığa sürüklüyorumdur, belki de çok iyi bir şey yapmış olurum bilmiyorum ama benimle olan var mı?" duraksadım, devam ettim. "Sizden hayalinizi mahvetmiş olmama rağmen bunu istiyorum, biliyorum çok bencilce davranıyorum ama.. yanımda olmasanız da anlarım. Sorun değil, gerçekten."
"Saçmalama, gel buraya!" hiç düşünmeden beni yanına çağıran bu deli, tabii ki de Ekin'di.
"Bir daha sakın böyle saçma sapan şeyler söyleme ya da söylüyorsan bana hitap etmeden söyle, yoksa cidden o saçının kırmızı yerlerini keserim bak. Ciddi diyorum yaparım bunu."
Elim ister istemez saçıma gitti. Evet, saçımı kırmızıya boyamıştım. Ben boyamamıştım aslında, Aşkın boyamıştı. Küçükken kına ile saçını boyadıklarını anlatmıştı, sonra İtalya'da kına bulamamış, saç boyası alıp kırmızıya boyamıştık. Ekin ise boyarken onu da çağırmadık diye kızmıştı. Yani.. o yokken boyamış olmamıza kızmıştı aslında.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Sokağı
Mystery / Thriller*** Kül Sokağı'nın hikayesini biliyor musunuz? Kül Sokağı... Küçük çocukların kabusu olan o sokak... O sokakta büyüyen bir çocuğun hikayesi... Çığlıklar... Onları duyuyor musunuz? Toplanın. Size Kül Sokağı'nda kaybolan bir çocuğun hikayesini anlatı...