# 22 #

1.8K 128 48
                                    

Bir gün sonra

Her hikâyenin bir başrolü olurdu, bir aşk hikayesi türlü türlü sorunlar ve her hikayenin bir bitişi vardı mutlu veya mutsuz.

Hikayenin kötü çocuğu; saf, masum, güzel bir o kadar da neşeli kızı kendisine aşık ederdi. Kendisi farkında olmadan onu kırar sonra tekrar farkında olmadan onarırdı.
Sonra kız gider sevdiğini söylerdi ve hikaye tam burada başlardı.

Kötü çocuk kıza bir anda aşık olur türlü türlü sözler söyler sonra bir anda ortadan kaybolur ve bir anda kızın karşısına tekrar çıkardı. Kızın duygularını hiçe sayarak...

Ama benim hikayem öyle değildi, benim hikayemde kötü çocuk bir erkek değil de bendim. Gizliden yazarak onu kendime aşık etmeye çalışıyordum onun duygularını hiçe sayarak. Basit bir numarayla görmeden bana aşık oluyordu.

Şuan nerede miyim?

Dağ evinin arka bahçesine oturmuş Akının numarasından benim gizliden yazdığım numaraya atılan fotoğrafa bakıyordum. Benimle konuşurken yanlışlıkla Venüs'üm diye ek not yazılmış bir kızın fotoğrafını atmış sonra geri çekmişti ama ben çoktan fotoğrafı indirmiştim.

Az sonra Mert gelecekti, abim gil benim bahçede kalmamın daha iyi olacağını söyleyerek evden çıkarmıştı beni. Ama ben... Akın yüzünden iyi değilim. Sonra bir anda bir mesaj geldi.

Siyah: mor özür dilerim.

Yutkundum, ne zannediyordum ki zaten? Bana aşık olmasını? Bunların hepsi boş bir hayaldi belki de.

Siyah: attığım fotoğrafta ki kişi... Söylesem mi bilemedim. Söyliyim mi?

O arada bahçede araba sesi yankılandı ayağa kalkıp duvarın arkasından bakmaya başladım, Mert gelmişti hemde bir demet çiçekle.

Abimler o özenle yaptırılmış bir demet çiçeği kendisine yedirmezse iyiydi.

»»————>♡<————««

Asirden..

"Herşey tamam değil mi?" Asrının sorusuna cevap vermedim çünkü dayağıma hangi hareketle başlayacağımı bilmiyordum.

Acaba yumrukla mı başlasam? Yok ya o çok klişe olur. Uçak tekme? Yeterli alan yok. Tekme? Yok be. Kafa atarak? Of bu çok iyi.

Zil çaldığında ıslık çaldım, Asrın saklandığı duvardan kafasını çıkarıp eliyle 👍 yapınca ıslık çalarak kapıyı açtım. Mert beni görünce bir an kaçmaya çalışsa da ben kaçırır mıydım?

Hayır.

"Gel gel ben sana göstereceğim hoşlanmayı." Diyip içeri soktum, etrafa şöyle bir baktıktan sonra kapıyı kapatıp salona ilerledim. Mert elinde ki demet olarak aldığı çiçeklerle-yüzünde de endişe var tabii sonuçta karşısında ben varım.- ayakta bekliyordu. Elindeki çiçeği masaya attı.

Giydiğim siyah gömleğin kollarını katlarken soru sormaya başladım maksat iyice korksun.

"Kardeşime neden yazdın?" Titrek sesiyle cevap verdi. Lan! Bu korkunca bana bi mutluluk geliyor.

"Kor-" Sol kolumun düğmelerini açmakla meşgulken sakince konuştum. Sakince koştuğum için iyice korkuyordu it.

"Yalan söyleme Mert, mesajları okuduk." Dediğimde iyice endişelendi. Şerefsiz! Yazarken karşısına kimleri aldığını biliyor muydu acaba? Birde pişkin pişkin Asir dayağı çekti canım diyor biliyor ya küs olduğumu.

"Hoş-hoşlandığım için." Katladığım gömlek kollarını düzeltip boynumu kılattım, hazırlık yapmak şart.

"Bi daha söyle." İyice korkmaya başlamıştı, böyle yüzü kireç gibi olmuştu. Ya da dur! Ölmüş bir insan gibi. Kafamı eğdim.

MORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin