41. Bölüm

6K 583 328
                                    

Göknil Rona

Eve döndüğümüzde evin ışıkları yanar vaziyetteydi. Çatık kaşlarımla Harley'den inip eve adımladım ama Güney'i beklemeden açtığım kapının ardında, bir kargaşa beklemiyordum. Çığlık kıyamet bir ağlayış sesi duyunca adımlarımı hızlandırdım. Salona girdiğimde anahtarı elimden bırakmayı bile akıl edememiştim. Melek, elinde battaniyesi ile ses tellerinin yetebildiği en yüksek desibelde ağlıyordu.

Melek'in çığlık kıyamet ağlamasına inat Melahat abla sakinliğini koruyarak "Kuzum ama sen niye böyle yapıyorsun ki?" diye, temkinli bir şekilde yaklaşmaya çalışıyordu. Melahat ablanın Melek'e sorduğu soruya, Melek'ten uluma tarzı bir ağlama sesiyle cevap geldi. "Gelecek işte annen. Birazdan gelir meleğim."

Melahat abla her ne kadar sakinleştirmek için alçak ses tonuyla konuşsada, söylediği her telkin edici cümle Melek'i resmen daha da hırçınlaştırıyordu. Ve hırçınlıkta arşa erdiği "Babam gelsin," cümlesini çığlığı ile tamamlamasından bile belliydi.

Melek ile dört aydır birlikteydik ve ben hiç bu kadar çığırından çıktığına şahit olmamıştım. Şaşkınlıkla "Annecim?" dediğimde, tedirgin sesim salona yayılınca Melek'in bakışları bana döndü. İç çekti titrek titrek. "Neler oluyor burada?" diyerek, kararsız bir adım attım yanlarına doğru.

Melek derme çatma bir şekilde "Nerde kaldın?" dedi. Yarım yamalak kelimeleri beni hep gülümsettiği için yine gülümsedim. "Babam nerde?" Güney'i görmeyince bir uzvu kopmuş gibi hisseden tek ben değilmişim. Hatta Melek bana taş çıkaracak boyuttaymış, fark edememişim. Melek bana doğru koşmaya başladığında açıkçası bacaklarıma sarılmasını falan bekliyordum. "Geldi," dedim ama bacaklarıma vurmaya başlayan Melek ile cümlemi devam ettiremedim. Ağzım açık, tüm kelimelerim havada kaldı. O kadar çok şaşırdım ki, dilim damağım birbirine yapıştı.

"Nerde?" diye, tutulduğu öfke nöbeti eşliğinde bağırdı. Küçük yumruları baldırlarımda her ne kadar masaj koltuğu etkisi yapsada, bende yarattığı manevi şok çok ağır boyuttaydı. "Burada yok? Nerde? Baba yok!" Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Çığlık kıyamet ağlamasını bizlere alıştıktan sonra öyle unutmuşum ki, kulak zarlarımın delinmesini bile umursayamadım.

Güney'in "Melek!" diyen tok sesi salona yayılınca, Melek'in küçük elleri duraksadı. "Babacım ne yapıyorsun?" Sanırım Melek'in verdiği tepkiye en az benim kadar Güney de şaşırmıştı.

Melek, odağını direkt Güney'e çevirdi ve "Baba!" diye bağırdı. Hızlı adımları Güney'e çarçabuk ulaştı. Benim bacaklarımı yumruklayan minik eller, Güney'in bacaklarına sarıldı. Güney, Melek'i kucaklamadı ama elleri Melek'in sırtını hafifçe sardı. "Neredeydin?" Mızmızlanarak sorduğu sorusunu burun çekerek tamamladı. Zira bu kadar ağlamanın Melek'e iyi gelmemesinden, ateşini çıkarmasından çok korkuyordum. "Neden gelmedin?" Ben Güney'i gördüğü için artık ağlamaz sanıyordum ama ağlamaya devam etti sanki Güney hiç gelmemiş gibi.

Güney'in yüzündeki ciddi ifadeyi ise "Annene neden vurduğunu öğrenebilir miyim?" diyene kadar anlamadım.

Bana kal gelirken, Melek çenesini Güney'in bacağına dayayarak bakışlarını Güney'e çevirdi ve "Gelmedin," diye kesik kesik konuşarak iç çekti. Zira bu konuşmayı benle yapıyor olsaydı, ben on kere 'Aman be çocuğum senin vuracağından ne olur?' bile demiştim.

'Senin çocuk gelişiminden anlamadığını hepimiz biliyoruz zaten Göknil!'

Güney dizlerinin üzerinde çömelip, Melek ile aynı hizaya geldi. Elleri Melek'in omuzlarını kavrarken şefkatliydi ama yüz ifadesi de oldukça ciddiydi. "Babacım," deyip, sağ eliyle Melek'in ağlamaktan ter su içinde kalmış saçlarını düzeltti. "Ben, her zaman yanında olamayabilirim çünkü çalışıyorum..." Parmak uçlarıyla Melek'in durmak bilmeyen gözyaşlarını usulca sildi. "Annen de her zaman yanında olamayabilir çünkü annende çalışıyor." Yüzüne buruk bir tebessüm kondurdu. "Ama bu demek değil ki, biz seni sevmiyoruz ya da senden uzak kalmaktan mutluluk duyuyoruz. Bak Melek," diyerek Melek'in burnunu hafifçe sıktı. "Bu hayatta en çok annene güvenebilirsin çünkü ben en çok annene güveniyorum. Annen, sana yalan söylemez. Annen senin üzülmeni ya da ağlamanı hiç istemez. Annen, bir şey söylüyorsa bir nedeni vardır." Yüzündeki gülümsemeyi anbean genişletti. "Ben de seni çok özledim babacım." Melek Güney'in yumuşamasını fırsat bilip Güney'e sokulacaktı ki, Güney Melek'i omuzlarından tutarak durdurdu. Sol kaşını havalandırarak itiraz istemez bir tonda konuşmasını sürdürdü. "Şimdi önce annenden özür diliyorsun sonra da babaya gelip, bir hoş geldin öpücüğü veriyorsun." Melek, bana kararsız bir bakış attı. Tam 'Önemli değil,' diyecektim ki, Güney'in uyarı dolu bakışlarını görünce bir şey diyemedim. "Hadi, babacım. Annen, seni bekliyor."

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin