58. Bölüm

4K 506 73
                                    


Keyifli okumalar 🎈

Göknil Rona

İnsan dediğin yaşadığı hayatı boyunca sadece bir kez düşmez, pek çok kez engebelere maruz kalırdı. Engellere takılır, düşer ve dizlerimiz parçalansa dahi kalkardık... Lakin kalkabilmek için içimizdeki o gücü bulabilmemiz gerekirdi. Düştüğümüz yerden ruhumuzu kazıyarak yeniden doğmak için nedenlerimizi yaratmamız gerekirdi ve en önemlisi ise nasılsa bir kere kalktım rahatlığına kavuşup, tüm gardlarımızı indirmek yerine yarattığımız nedenlerimizi hayatımızda sürdürebilir hale getirmekti...

Samira ile yaptığımız sergiden sonra 'Önemli!' diye saydığım maddelere daha fazla kanaat getirir olduk. Çünkü hayatınızda, sizleri anlayan, düşüncelerinize önem veren ve en önemlisi isteklerinize, varlığınıza saygı duyan insanlar var ise zaten hayata bir sıfır önde başladınız demektir.

Sergiden sonra kadın dayanışma dernekleri ile irtibat skalamızı genişletince birçok acı olaya nail olmak zorunda kaldık. Tecavüzcüsü ile evlendirilip, yirmi yaşında tecavüzcü kocası tarafından öldürülen; Serap Akça gibi... Berdel uğruna evlendirilmek istenilen, evlenmeyip kaçınca infazı verilen on altı yaşındaki; Nergis Yıldırım gibi... Defalarca ayrılmak istediği kocasına uzaklaştırma kararı aldırmasına rağmen, kararın kati bir şekilde uygulanamaması ve koca kişisinin çarşıda yakalayıp, boğazını kestiği Zühre Korkut gibi... Önümüze konan dosyanın sayfalarını çevirdikçe, takipçisi oldukları her biri, bir önceki davadan daha fazla dehşete düşürecek davalarla karşılaştık. Mesela arkadaşlık teklifini kabul etmediği şahıs tarafından, çalıştığı iş yerinde silah ile başından vurularak öldürülen Betül Şimşek gibi...

Sayfaları çevirdikçe rakamsal değerlere dönüşen hemcinslerimi görüp, insanlığımdan soğudum. Fotoğraflarını gördükçe, aldığım nefesten utandım... Ama sonra durdum, işte bu dedim! İşte bu! Olman gereken yerde, olman gerektiği şekildesin Göknil! 'Kadınım,', 'Hemcinsimin yanındayım,', 'Davasının peşindeyim!', demek öyle oturduğun yerden olmuyor. Elini taşın altına sokmadığın her gün, aramızdan bir kişi daha eksiliyor. Güçsüz değiliz, sadece bir olmayı bilmiyoruz. Bir olmak için sesimizi çıkarmaya ihtiyacımız var. Sesimizi özgürce çıkarmak için kendi ayaklarımızın üstünde durmaya ihtiyacımız var. Birer birey olduğumuzu, kimsenin elimizi tutmasına ihtiyacımız olmadığını insanlara kanıtlamaya ihtiyacımız var...

Önümdeki dosyanın üzerine dikte eder gibi işaret parmağımla vururken, "İlk önce buradan başlayacağız!" dedim, karşımda oturan kadın dayanışma derneğinin başkanı Sinem Hanıma. Sinem Hanım, neyden bahsettiğimi anlamadığını çattığı kaşlarıyla belirtince, anlatmaya koyulup "Sizden kaç tane yardım isteyen kadın var ise..." diyerek usulca başımı savurdum. "İşi olmayan, kalacak yeri olmayan, kendisini güvende hissetmeyen... Hepsinin listesini ve iletişim bilgilerini istiyorum!"

Ben tek tek ne istediğimi sıraladıkça Sinem Hanımın yay gibi olan kaşları havalanarak, saç diplerine kadar ulaştı. Ardından "Ne yapacaksınız?" dedi, merakla. Sinem Hanım; kırklı yaşlarının başında, başında olduğu işten memnun ama elinin kolunun yettiği yerler kısıtlı olan bir kadındı. Kısıtlı olduğu alanlar kadar, gözlerinde bir parça da korku yok değildi. Çünkü takipçisi olduğu davalar sonucu kime elini uzatsa, sayısız tehdide maruz kalmış. İnsan görünümlü caniler, nefeslerini kesmek istedikleri insanlara uzanan elleri de her zaman kırmak niyetindeydiler.

Sol elimle alnımı ovuşturup, "İş ve kalacak yer sağlayacağız," dedim, dudak bükerek.

Önümdeki çayın şekerini neler yapabiliriz diye zihnimde koşturan kırk tilki eşliğinde eritirken, Sinem Hanm, "Göknil Hanım," diye seslenince, bakışlarım merakla kendisine döndü. Sinem Hanım masamın önünde oturduğu sandalyede hafifçe öne çıktı ve "İyi diyorsunuz, hoş diyorsunuz da hangi birine gücünüz yetecek?" diye sordu. "Bir değil, on değil... Sayısız insan var bu şekilde olan!"

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin