12. Bölüm

8.9K 758 265
                                    

Kıvanç Kavasoğlu

Göknil sahneden aşağı inmeden, Mustafa'yı sorguya çekme telaşına kapıldım. Semih'te, Sarp'ta bu uyuşturucu tacirinin yanında gül suyuydu. Göknil, istedikten sonra Semih imiş Sarp imiş benim gözümde hiçbir şey kalmazdı ama Mustafa, Göknil'in hiçbir şeyi de olamazdı. Arkadaşı bile! Göknil bilse zaten koşar adımlarla bu adamın yanından kaçardı ama bir kere belaya bulaşırsa bir kere Göknil'in benimle, benim bile adını koyamadığım bağı anlaşılırsa Göknil'in başına örülecek çorapları hesaplayamazdım. Bunca yıldır bulamadıkları yumuşak karnımı bulurlardı ve Göknil'i kullanarak ağzıma sıçarlardı. Bir hışımla yakınına sokulduğum Mustafa, beni bekliyor olduğunu oldukça belli etti. Bu gece burada olduğumu yedi düvel bilirken, elbette beni göreceğini o'da biliyordu. Mustafa'nın sahneye bakan gözlerini oymak istesemde derin bir nefes alarak dibine kadar sokuldum.

"Hayırdır Mustafa?" dedim sinirden kuduran ben değilmişim gibi normal bir tonda. "Aşkımdan bitap düştün de beni mi takip ediyorsun?"

Mustafa iğrenç çiğ kahkahasını yüzüme yüzüme atarken, hayıflanarak "Ah Kavasoğlu!" dedi. "Kendini ne kadar da önemsiyorsun sen?"

Kahkahasını duyduğum anda kasılan çenemle birlikte, dişlerimi birbirine bastırarak; "Bırak tırı vırıyı da burada ne bok yediğini söyle bana!" dedim

Kudurmamdan aldığı tüm hazzı yüz hatlarına yansıtıp; "Göknil'ciğim davet etti," dedi ukalaca. "Bende davete icabet ettim. Bak bunlar nezaket kuralları ha! Kızın yanında hayvan gibi davranmaktan vazgeç. Ürkütme nazlı ceylanımı." Bu gece sınanıyorsam şayet gayet herkes başarılı oluyordu.

"Göknil, seni niye davet etsin adi pezevenk?" diyerek öfkeyle başımı iki yana salladım. "Sen kime maval okuyorsun?"

"Aaa ama Kavasoğlu!" derken, ukalaca tavrına iki yana açtığı ellerini de ekleyerek devam etti. "Tanımadığın bir kadın hakkında nasıl da bu kadar emin konuşabiliyorsun?"

Tanımadığın kadın söylemine o kadar sinirlendim ki "Kim tanımıyormuş amına koyduğumun müptezeli?" diye öfkeyle yakasına yapıştım. "Bak Mustafa, adam ol bana o olmayan aklını aldırtma! Beni zorlama Mustafa, zorlama!"

Mustafa yakasındaki elime gözlerini kısaca değdirdi. "Aaa," dedi, ardından hayretle. "Sonunda tanıştınız demek!"

Mustafa'nın takındığı tavır dolayısıyla, kendimi kaybedip "Uzak dur o kadından yoksa seni anandan doğduğuna pişman ederim," diyerek, ona istediğini vermiş bulundum. Ben cümlemi bitiremeden Ümit tarafından kolumdan tutulmak suretiyle çekildim oysaki daha söyleyeceklerim bitmemişti.

O anda salonda bir alkış koptu. Göknil sahnede teşekkürlerini sunup, gecenin sonlandığını belirtirken, Ümit beni uyarmakla meşguldü. "Bağır amına koyayım bir de!" dedi öfkeyle ama bence kendisi bağırıyordu. Ardından hızla ses tonunu kıstı. "Bağır benim bu kadına zaafım var diye ha? Sen ayarsız mısın Kıvanç? At, at hadi Göknil'i çakalın önüne! Atta hayatını siksinler Göknil'in! Bu ne kontrolsüzlük ya! Ne oluyor sana amına koyayım? Birine söyleyeceksen önce bana söyle ha amcaoğlu! Kim bu Göknil? Ne sıfatı var bu kadının?" Artık kontrolünü kaybeden tek insan ben değildim. Ümit'te kantarın topuzunu an itibari ile kaçırmıştı.

Göknil, sahneden indi. Sarp'ı arkadaşlarının yanına yollayıp, bize doğru yöneldi. Mustafa'ya elini uzattı. Gözümün önünde... Bile isteye! İnattan yapar gibi, gözüme sokar gibi. Beni tanımadığını söyleyen kadın, bana şimdi de sen kimsin köpek muamelesi yapıyordu. Tüm narinliğini sesine yansıtarak; "Hoş geldin Mustafa," dedi. Mustafa, tam bir salon beyefendisi edasıyla Göknil'in elini alıp dudaklarına götürdü. Ben nasıl yerimde duruyorum diye sorgulamak isterdim ama Ümit, bütün kuvvetini sol omzuma verdiği için sorgulamama gerek kalmıyordu.

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin