Göknil Rona
Yeni bir haftanın ortasına gelmiştik. Geçtiğimiz hafta sonunu kaçırılmış, yeni gelen haftanın ilk günlerinde ise hastanede iyileşme süreci yaşamıştım. Hayatımın en garip haftalarından ikisini bitirmiştim. Halletmem gereken o kadar olay mevcuttu ki... Lakin içimde gram yaşama sevinci yoktu. Sanki tüm pozitifliğim çekilmişti. Gerçi karakterimdeki son pozitifliği hayatımın aşkına bağladığıma göre aşk bitince, enerjimin bitmesi de normaldi. Ruh acılarımı göremeyecek kadar bedensel acılarım ve hayat hengâmelerim vardı. Mesela Fazıl Bey, yurda dönmüş ve olayların başkarakteri yeni yetme avukatını ofiste bulamayınca kudurmuştu. Benim ölüp ölmemem, çok sevgili müvekkilinin suçlu olup olmamasının bir anlamı yoktu onun için. İşleri aksamıştı ve biz zaten iş ahlakının dışına çıkmıştık.
"Güzelim eve gidiyoruz değil mi?" diyen Sarp'ın sesiyle irkildim. "Kızlar evde bekliyor bizi." Odak sorunumun hala kaybolmadığı gibi beynimin içinde sanki biri daha varmış gibi hissediyordum. "Göknil? İyi misin?" diye devam edince Sarp, gözlerimi birkaç kez kırpıştırmak zorunda kaldım.
"Evet, iyiyim," dedim, feri kaybolmuş sesimle. Ardından derin bir nefes alarak, yataktan doğruldum. "Önce büroya uğramam lazım. Oraya gidelim ilk."
"Beklesin. Acelesi ne Göknil?" Sarp, bu son yaşanan olaydan sonra daha da hassaslaşmıştı. Haklıydı da ama benimde sorumluluklarım vardı. Mesela vermem gereken bir istifa mektubum olduğu gibi.
"Fazıl Bey dönmüş, Sarp," dedim yüzümü buruşturarak. "Adam kaç gündür arayıp duruyor. Gidip, görüşeyim."
"Beklesin, pezevenk," diye çıkışan Sarp'a, ancak gözlerimi devirdim. Nitekim ikimizde biliyorduk ki benim istediğim olacaktı. Oldu da...
Hastanede son pansumanımı da yaptırdıktan sonra Sarp, hayali bir şekilde kafasına dayadığım silahın zoruyla beni hukuk bürosuna götürdü. Fazıl Bey sanırım beni ilk defa bu kadar bitik görmüştü. Ofisteki herkes, halime iki kez dönüp bakmak zorunda kalmıştı. Yaklaşık bir sene önce gururla ve dimdik girdiğim ofise şimdi gazi olarak geliyordum. Omuzlarım çökmüş, hayattan beklentim sıfırlanmıştı. Çok uzun cümleler kurmama gerekte kalmamıştı. Kendi odama geçip, bir a4 kağıdına yazdığım istifa dilekçem ve yanında eklediğim raporum, üstüne birde dış görünüşüm Fazıl Beyi önce şoka uğratmış sonra da beni salmasına olanak sağlamıştı. Umduğumdan kolay olduğunu kabul etmem gerekirdi. Lakin keşke bu kadar kolay olmasaydı. Evime girmek en son ne zaman böyle zor gelmişti hatırlamıyordum. Sarp'ın sırtımda hissettiğim eli olmasaydı şayet yuvam dediğim evimin eşiğinden içeri dahi giremeyecektim. Dizlerim titriyordu. En son çıktığım anı hatırlıyordum. Geri gelemeyişim ve yaşadıklarım ise içler acısıydı. Buruk bir tebessümle evimin kapısından içeri girdiğimde, kızlar hazır kıta salonumda boy göstermekteydi. Hafif ama samimi bir kucaklaşma yaşadık. Benim aksime yaralarıma dikkat etmeye çalışıyorlardı. Ben ise o kadar hissizleşmiştim ki kolumu kesseydiler şimdi şuracıkta hissetmezdim. İlk defa evimde ne yapacağımı bilemedim. Kararsız adımlarım salonda kaldı. Ne koltuğa oturabildim ne de yatak odama geçebildim. Sehpanın üzerinde küçük kare siyah bir kutu görünce adımlarımı sehpaya yönelttim. Hafifçe eğilip, kutuyu aldığımda Yelda'nın sesini duydum.
"Şey..." demesiyle bakışlarım ardımda kalan Yelda'yı buldu. "Kıvanç..." Adını yasaklı kelime ilan etmemiştim ama anlaşılan benim yerime ilan edenler olmuştu. Elimdeki kutuyu hafifçe salladım. Açmaya cesaretim var mıydı bilemiyordum ama bunu en azından Sarp'ın delici bakışları altında yapamayacaktım.
Sarp öfkesine ket vurma gereksiniminde bulunmadan; "Geçmiş olsun hediyesi mi göndermiş şerefsiz?" dedi. "Bir dahakine çelenk gönderir artık!" Boğazımda öyle bir yumru vardı ki on litre su içsem dahi geçmezdi. Bu acı nasıl geçecekti? Bu kekremsi tat, bu safra kusma isteği... Düşünemiyordum. Beynim ile birlikte etrafım o kadar kalabalıktı ki yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Elimde yüreğimde ağırlık bırakan kutuyla birlikte yatak odama doğru adımladım. Kapıyı kapatıp sırtımı yasladığımda içerideki tartışmayı duyabiliyordum. "Sırası mıydı şimdi Yelda? Kızın halini görmüyor musunuz? Nedir bu çöpçatanlık?" diye üsteleyen Sarp'a, Yelda'nın yerine Eda cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA | TAMAMLANDI
RomansaBaşlangıç : 07.10.2019 Final : 20.11.2020 Bugüne kadar okuduğunuz tüm hikayeleri unutun. Şayet kötü erkek ile saf, ezilen, her şeye eyvallah kadının aşkını okumak istiyorsanız yanlış yerdesiniz. Çünkü bu bir güçlü kadın hikayesi. Genç bir kadının, g...