8. Bölüm

8.2K 780 127
                                    

Göknil Rona

Öpüşmemiz alevlendikçe kazağım daha çok yukarı doğru sıyrıldı. Gecenin ürpertici ayazı, tenime değdiğinde tüm hücrelerim hareket geçti. Vücudum Kıvanç'a başka tepkiler verirken, beynim adeta uyuşmuş gibiydi. Kendisine hiçbir şekilde müdahale edemiyor, durduracak bir hamle yapamıyordum. Oysaki yapmam gerekiyordu. Evin terasında sevişmek akıl kârı değildi dimi?

Benim gibi olayın seyrinin değiştiğini fark eden Kıvanç, kendini geri çekti. Ben durdu diye düşünürken o bana bambaşka bir eylem söyledi.

"Aşağı inmem lazım," söylemiyle sadece kaşlarımı çatabildim. Yani tamam sevişmeyebilirdik ama bunu da beklemiyordum. Deneyimsiz olan ben ama gitmekten bahseden Kıvanç olunca bir an afalladım.

"A - Anlamadım?" dedim kekeleyerek. Bir kadından beklenenin aksine fazla aceleci ya da istekli durduğumu düşündüm.

Dudaklarıma uzanıp minik ama derin bir öpücük bıraktı ve "Aşağı inmem lazım. Adamlar kapıda bekliyorlar," diyerek, talebini sebepleriyle birlikte tekrarladı.

Hızlı hızlı başımı sallayıp, üzerinden doğruldum. Ne denilebilirdi ki? Diyecek bir cümlem dahi yoktu. Ellerimle üstümü başımı düzelttikten sonra yerinden kalkan Kıvanç ile göz göze geldim. Hiçbir şeyden utanmam evet ama düştüğüm durum kesinlikle utanç vericiydi. Adamın kucağında oturmuş, olabilecek her şeye karşı pelte durumundaydım ve karşımdaki adam gitmek istiyordu. Daha rezilini istesemde yaşayamazdım ve böylesi de sadece benim başıma gelebilecek cinstendi.

Olayı normalize etmeye çalışarak; "Tamam. Ben seni geçireyim," dedim bir çırpıda. Beni başıyla onayladıktan sonra üstünü başını düzeltip, dış kapıya doğru adımladı. Üzerimdeki şaşkınlık o kadar bariz belliydi ki ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemedim. Kapının önüne gelince uzanıp kapıyı açtım.

"Sonra görüşürüz," deyip kaçarcasına hızlı adımlarla kapıdan çıkıp gitti. Sol gözümde hayal kırıklığımın bir damlası belirdi. Bütün gece hali tavrı bir nebze olsa da tutuk gelmişti ama böyle kaba olmasını beklemekte aklıma gelecek en son şeydi. Kapıyı kapatıp, ardına yaslandım. Beraber geçirdiğimiz birkaç saatin sonucu neydi? Hayal kırıklığı? Utanç? Boşa giden emekler? Hak edilmeyen davranışlar? Zihnimde oluşan binlerce can kırığı ile terasa geri adımladım. Dönüp minderlere baktığımda yüzüm buruştu. Derin bir nefes aldım. Yanlış yapmıştım. Olayların kontrolünü kaybederek, karşımdaki adama doğrudan akmakla yanlış yapmıştım. Tek taraflı istenilen aşkın da, huzurun da ya da arzunun da hiçbir işe yaramadığını bir kez daha anladım. Masadan aldığım pastaya buruk bir tebessüm gönderdim. Nasıl da mutlu olduğunu zannetmiştim. Ama ahmaklık parayla değildi! Pastayı alıp mutfağa doğru geçtim. Buzdolabına yerleştirdikten sonra dolaptan bir bardak soğuk su içtim. Bu akşam için yapılabilecek en iyi eylem buydu. Beklentilerimin üzerine bir bardak soğuk su içmek... Suyumu içip, bardağı tezgâha bıraktıktan sonra kapı çalınca, kapıya doğru adımladım. Bu saatte herhangi biri oturmaya gelmeyeceğine göre muhtemelen Kıvanç bir şeyini unuttu diye düşündüm. Belki de 'Sende duran eşyalarımı ver,' derdi kim bilir? İfademi toplayıp kapıyı açtım. Karşımda koşar adımlarla gittikten sonra eve bu kadar sabırsız bir adam döneceğini beklemiyordum. Kapıyı açmamla üzerime yürüyüp, beni kolları arasına alınca gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ani hareketiyle kollarına tutundum. Kıvanç ise kapıyı ayağı ile ittirip kapattı.

"Bir şey mi oldu?" dedim panikten kekeleyerek. Çünkü sokakta polislerden kaçmışta gelmiş gibi bir hali vardı.

Sağ eli sol yanağımı buldu. Körük gibi kalkıp, inen göğsünün eşliğinde "Seni bırakıp gideceğimi sana düşündürten nedir?" dedi. Sesindeki arzu gözlerini koyulaştırmıştı. Dudakları dudaklarımı buldu. Aklımda binlerce kelime uçuştu. Az önce koşar adımlarla giden o değil miydi?

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin