43. Bölüm

5.1K 560 458
                                    

Göknil Rona

Titrek bir nefes vererek sorduğum soruma aslında coşkulu ve olumlu bir cevap bekliyordum ama hayatın bana hep beklediklerimi sunmama gibi de bir huyu vardı. Güney'in yüzünden önce buruk bir gülümseme geçti ve bu gülümseme mutlu bir gülümseme değildi. Ben korkuyla yutkunurken "Eren ve Ender Yılmaz, hak ettiklerini bulmadan mı?" diye sordu. Sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı. "Mideni bulandırmayacak mı?" Boğazıma oturan yumru canımı yaktı. Başım öne doğru eğildi. Ender ile konuşmamın ne kadarını duyduğunu düşünmek bile istemedim. Bu utanç daha da canımı yaktı. Oysaki utanmam gereken bir olgu yoktu. Dudaklarımı içten dişlerken, eli çeneme ulaştı. Hafifçe çenemi kaldırıp, gözlerime baktı. "İçinde bulunmak istemediğin şeylere benim için katlanmanı istemiyorum Göknil," diyerek kırık bir gülümseme sundu bana. "Ben çok isterim ama kendini suçlu hissettiğin için böyle bir karar almanı da istemiyorum."

Ellerim tekrardan yüzünü kavrarken, yanlış düşündüğü için "Öyle değil," dedim başımı iki yana sallandırarak. Kendimi bir şeylerden ötürü suçlu hissettiğim için değil, Güney ile nefeslerim bir olduğu için istiyordum ne istiyorsam. "Öyle düşünmüyorum."

"Ender ve babamın kötü olmadıklarını mı?" diye sorunca, şaştım kaldım. Olaylar gittikçe karmaşık bir hale dönmeye başlamıştı. "Onlar kadar bende kötü değil miyim? Onlar hak ettiklerini bulsunlar istiyorsun," diyerek başını ağırca sallandırdı. "Bende istiyorum açıkçası. Peki ya benim hak ettiklerim ne olacak?" İtiraz edecektim ki, başparmağını dudağıma yaslayıp beni susturdu. "Beni sevdiğin için gözünde aklıyorsun ama bende pürü pak bir adam değilim be Göknil."

Yüzünden çektiğim elimle, dudağımın üzerindeki parmağını ittirdim. "Konuları karıştırıyorsun Güney. Hem sen-"

Konuşmama, itiraf edermişçesine "Ben, tam içeri geliyordum ama çekiştiğinizi görünce," deyişi karışınca, ne söyleyeceğimi dahi unuttum.

'Hadi Göknil! Sor gitsin. Bi' gayret.'

"Ne kadarını?" dediğimde, içime kaçan sesim, suçluymuşum gibi bir profil çiziyordu. Oysaki ben bu hikayede olsam olsam anca masum olurdum.

"Sadece bu kadarını," diyerek ağırca yutkundu. "İçeri girmedim." Hafifçe gülümseyip devam etti. "Çünkü ben sana müdahale edecek bir insan değilim. Seni tanıyorum. Bir şey görmemiş ya da yaşamamış olsan böyle bir tepki vermezdin. Ben yokken her ne olduysa-"

"Birbirimizi pek sevemedik diyelim," diyerek hızla lafını kestim. Söylemem gerekenler elbette vardı ama içimden geçen evlilik düşüncesi bile yanlış yorumlanmışken, bu durumda, bu pozisyonda söylenecek şeyler değildi. "Evlenme düşüncemin, ağzına bir parmak bal çalmakla alakası yok ama," deyip, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi dudak büktüm. "Böyle bir düşünceyle söylemedim. İstediğim için söyledim ama madem böyle düşünüyorsun." Nefes sesime buruk tebessümüm karıştı. "Bekleyebilir ve ben, böyle düşünmene sebep olduğum için özür dilerim." Ellerimi tekrardan yüzüne tırmandırdım. "Seni seviyorum. Belki de sevgimdendir bilemiyorum ama ailenin diğer üyeleri kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Ben, seni sen olduğun için seviyorum. Unutma olur mu?" Uzanıp dudağının açılmış kısmına silik bir öpücük bıraktım. "Neyse, sen bir duş al. Ben, seni bekliyorum." Tezgaha nasıl çıktıysam aynı o şekilde indim. Tezgaha otururken de omuzlarım çöküktü, indim yine omuzlarım çöküktü. Usulca odaya geçip, cenin pozisyonu alarak yatağa uzandım. Güney'in gelecek olmasının verdiği rahatlıkla kendimi uykuya teslim ettim.

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin