13. Bölüm

8.8K 709 251
                                    

Göknil Rona

Kıpırdanmak istedim. Biraz hareket eder gibi olunca başımın üstüne usulca bir öpücük kondu. Uyku ile uyanmanın arasında o tatlı işkence kısmındaydım. Bugün Pazardı ve ben pandalar gibi uyumak istiyordum. Başıma bir öpücük daha konunca mırıldanarak sağ tarafıma dönüp, yanımda yattığına emin olduğum uyku arkadaşıma arkamı dönmüş bulundum. Aramızdaki temas kesilir ve bende uykuma devam ederim diye düşünürken, belimden kavranarak sırtım onun göğsüyle buluşacak şekilde geri çekildim. Yatakta iç içe geçmiş C harfi şeklindeydik. Karnımın üzerindeki elinin üstüne sol elimi bıraktığımda parmaklarımız kendiliğinden birbirine dolandı. Sol kulağımın dibinde ılık nefesini hissedince, tüm tüylerim diken diken oldu. Vücudumun verdiği tepkiler yüzümde bir gülümsemeye neden olurken uykumun en tatlı kısmını aşmış, nazlanma evresine geçmiştim. "İşte garip olan bu," dedim uyku mahmurluğuyla.

Kıvanç benim sesimdeki mahmurluğa inat fazlasıyla dinamik bir ses tonuyla; "Neymiş bakalım o garip olan?" dedi.

"Sanki her sabah birlikte uyanıyormuşuz gibi hissetmemiz ve çabasız bir uyum içinde olmamız garip..." derken mırıldanmam esnememle son buldu.

"Olman gereken yerdesin çünkü," diyerek sarılmasını daha da sıkılaştırdı. "Benimle bir uyum içerisindesin çünkü kendini bana ait hissediyorsun," dedikten sonra boynumun sol tarafına derin bir öpücük bıraktı.

"Sabahları aşk doktoru olduğunu bilmiyordum," dedim alayla. "Sabahları mutfakta aşçı olduğunu düşünüyordum oysaki..." Yüzümü ona dönmek için hamle yaptım. Bel oyuntumdaki elini gevşettiğinde ona tam anlamıyla dönmeyi başarmıştım. Şimdi yüz yüze bakabiliyorduk. Daha doğrusu bakışlarım omzundaki dövmede takılı kaldı. Yanımda üstü çıplak bir Kıvanç bulmayı beklemiyordum. Doğum gününü tam anlamıyla burada, bu yatakta kutladığımızda sabah onu yanımda değil, mutfağımda görmüştüm. Şimdi ilk defa yanında uyanıyor olmanın keyfini çıkarıp, sabahları nasıl göründüğünü aklıma kazımak istercesine yüzünü izledim. Sağ elim benden bağımsız kalkıp saçlarıyla buluştu. Bir gece öncesi özenle yapılmış olan saçları dağılmış, simasına asi bir hava katmıştı. Elimle ön tutamlarını eski formuna getirmek istercesine, saçlarının arasına parmaklarımı daldırıp elimle geri doğru taradım. "O sabah ki kahvaltı fragmandı sanırım ha?" diyerek gülümsedim. Sabahları gülümseyebilen biri olduğumu bende yeni keşfediyordum, sayesinde...

"Nefes alıp verişini dinleyerek seni izlemek, bu sabah kahvaltıdan daha cazip geldi," dediğinde, saçındaki elim usulca yanağına kaydı ve avuç içimi yanağına yerleştirdim. Özgürce dokunabilmek, hissedebilmek ne de güzeldi. Sağ yanağındaki sakallarını sevdim, bir çocuğun yarasını sever gibi. Acıtmaktan korkar gibi...

"Takılıyorum ben biliyorsun," dedim yüzümü buruşturarak. "Kahvaltı seven bir insan değilim." Yanağındaki elimin tersiyle bir kez daha sevdim sakallarını. "Ama senin düzenini de bozmak istemem." Ben, bu kadar hoyrat iken onun belli başlı düzenleri vardı. Birlikte zamanla huylarımızı öğrenip, ortak noktada buluşabileceğimiz aşikârdı. Önemli olan, birbirimizin huyunu alana kadar canımızı yakmamamızdı.

"Bu sabah ruhum doysun istedim," diyerek burnumun üstüne küçük bir öpücük bıraktı. Aniden gelen gerinme isteği ile bir güzel gerindim. Bu tanıdıklık hissi başa bela bir olaydı anlaşılan. Bu kadar rahat davranmam hem bu kadar garip hissettirirken hem de olması buymuş gibi hissettiriyordu. "Her zaman koyun pijamalı bir güzel izlemek nasip olmuyor Göknil Hanım. Bu fırsatı kaçıramazdım," dediğinde sesinde bir alay mevcuttu.

Başımı eğip pijama takımıma baktım. Bende isterdim jartiyerle uyanayım ama elimizdeki imkânlar bunlardı. Bir anda zihnimde görüntü canlanınca yüzümü buruşturup, irkildim. "Koyun pijamalı kızı, kurt kapmadan..." Son heceyi uzatarak söyledim. "E bu kız kaçsın o zaman." Dövmesine kocaman bir öpücük bıraktım. Yataktan zıplayarak çıkmama büyük bir kahkaha ile karşılık verdi. Aynı evin içinde kendisinden ne kadar kaçabilirdim bilmesem de en azından mesanemi boşaltmış, yüzümü yıkamış, dişlerimi fırçalamış olmayı tercih ederdim. Banyoma girip önce havlumu değiştirdim. Kıvanç için lavabonun yanına açılmamış bir diş fırçası bıraktım. Banyoda rutin işlerimi halledip, geri döndüğümde beyefendi hala yatağımda bir heykel gibi uzanmak ile meşguldü. Giysi dolabımın kapaklarını açıp önüne geçtiğimde, kendisine sataşmaktan geri duramadım ve "Eşyalarını bulmuşsun ama eksik buldun galiba," dedim imayla. Üstünü niye giymediğini soruyormuş gibi dursam da sabah sabah maruz kaldığım görüntüden oldukça memnundum. Tek sıkıntım, o sıkı vücudunun ağzımın sularının akmasına sebep olup, irademi zorlamasıydı.

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin