33. Bölüm

8.5K 692 957
                                    

Göknil Rona

Terasın açık unuttuğumuz kapısından dolayı üstümdeki pikeye rağmen tir tir titredim. Güney'in göğsüne biraz daha sokulduğumda burnum çoktan boynuna gömülmüştü. "Hangi akılla kapıyı açık bıraktık ki!" diye kendi kendime söylenmeme, Güney'den cevap geldi. Ah! Benden sonra uyanacağını zannetmem tam bir aymazlıktı!

'Gece adamı iyi yoramadıysan demek ki Göknil!'

"Gece hızlı bir giriş yaptığımız için..." İma dolu sesi, iç sesimin aksini iddia ediyordu. "Elim kapıya varamadı maalesef." Başımın üzerine bir öpücük bıraktı. "Seninde kapı falan gördüğün yoktu," deyip, içimi gıcıklatan şekilde güldü her zaman ki gibi. "Her zaman ki gibi..."

Başımı dikleştirip, çenesinin altındaki kirli sakalına bir öpücük bıraktım ve "Ha senin vardı yani?" diye mırıldandım.

Tek kaşım ima ile kalkarken, Güney üstüme doğru eğilir gibi oldu. "Benim senden başka görebildiğim bir şey mi var sanki?"

Tam biz alev alacakken, tam dudakları dudaklarıma ulaşacak ve güneş tam anlamıyla doğacakken...

Kapı açıldı.

Bıkkınlıkla kendimi sırt üstü yatağa geri bırakırken "Birileri de hızlı bir giriş yaptı odaya. Aynı babası!" diye esefle söylendim. Benim aksime, Güney gülmeyi tercih etti.

'Babası dedin Göknil! Gülecek tabi.'

Dilimden dökülen kelime kasıtlı değildi. Güney benim için Melek'in zaten hep babası olmuştu.

Kalbiyolojik babası.

Melek günaydın nidaları ile yatağa zıpladı. Vardığı noktanın tabi ki de Güney'in kucağı olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım.

Güney, Melek'i "Günaydın prenses," diyerek, tamamen kucakladı. Yanımda yaşanan sevgi seli, benim çocukluğuma aitti resmen. Ben ve babamın güncel versiyonu, Güney ve Melek idi. Melek benim annemle babama yaptığım gibi aynı tavırla, yatakta Güney ile benim arama giriş yaptı. Melek, Güney'i benden kıskanıyordu. Güney'in tek odak noktası olmak en büyük isteği idi, farkındaydım.

Melek'in benden taraf olan sol yanağına sulu bir öpücük bıraktım ve "Günaydın bebeğim. İyi uyudun mu?" dedim.

Melek huysuz mırıltılar döküp, dudak bükerek Güney'e döndü yüzünü. "Neden gece gelmedin?" dedi, bana cevap vermek yerine. "Çok mu geç geldin?"

Güney, "Yok bebeğim. Az işimiz vardı sadece," diyemedi tabi.

'Sevişmek gibi. Haklısın Göknil!'

"Tek bir oğlan çocuğu," diyerek, üstümdeki pikeyi hırsla ittiğimde Güney gür bir kahkaha attı. "Yemin ederim bu evin tek eksiği, tek bir oğlan çocuğu." Yataktan doğruldum. Bu savaş alanında, cephem çok güçsüz kalıyordu.

Güney'in "Teşvik ediyorsun," demesiyle, ters bakışlarım kendisini buldu.

Yüzümü buruşturup "Tahtının sallanışını, günü geldiğinde zevkle izliyor olacağım efendilerin kralı," dedim ve banyoya doğru ilerlemeye devam ettim.

Tam bir adım atmıştım ki Güney'in "Zamanı ileri saralım mı?" sorusuyla duraksadım. Bu kısaca 'Akşama çocuk yapalım mı?' ya varıyordu. Çünkü Güney prezervatif ile sevişmekten zaten nefret ediyordu ve kendisine kalsa muhtemelen en az bir çocuğumuz çoktan olmuştu.

"Bilerek yapıyorsun," diyerek, başımı iki yana onaylamaz biçimde salladım. "Kıskanayım da, doğurmaya karar vereyim diye bilerek yapıyorsun." Omuzlarını silkti bana ne der gibi. "Çok zekisin ama bu tuzağa düşmeyeceğim. Gerekirse yeni aşklar edineceğim ama sırf hasetliğimden çocuk doğurmayacağım."

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin