49. Bölüm

4.9K 525 174
                                    


Hepinize keyifli okumalar diliyorum 🎈

Göknil Rona

Yolculuk, yeterince yorucu bir eylem iken bir de çocukla yapılan yolculuklar işkenceye dönüşebiliyordu. Daha doğrusu dönüşebiliyormuş. Melek her ne kadar, Güney'e fazlasıyla düşkün olsa da benimle ilgili ne derdi vardı bilmiyordum. Melek "Anne elimi tut. Anne kucağına al. Anne, gel buraya," diyerek, 'Anne, anne!' diye ortalıklarda dolaştıkça benimde şokum şaşıyordu ve şaşkın bakışlarım ilk Güney ile buluşuyordu.

'Bence hissediyor Göknil.'

Kim neyi hissediyordu ya da hissediyor muydu bilemesem de, ben kendimi oldukça yorgun ve gergin hissediyordum. Yorgunluğum tamamen normal iken, gerginliğim ise tamamen Meyra'dan ötürüydü.

Meyra, ne kadar dil dökerse döksün hastanede sadece kan tahlili yaptırmayı tercih etmiştim. Çünkü her ne olursa olsun, Güney'den herhangi bir şeyi çalmak ya da kendisinden bir adım önde bulunmak istemiyordum ama Meyra'da bir sağlıkçı olduğu için prosedür neyse onu yapsın istiyordu.

Yapamadı.

Yapamadı çünkü ben hastanenin bahçesinde oturup, zırıl zırıl ağladım. Meğer yeryüzünde çok sevindiğiniz bir haberle müjdelenince, herkese haykırmak isterken bir de üstüne kimseye söylememek isteme gibi bir durum varmış. Kendimi çok güçlü hissederken, bir yandan da çok çaresiz hissetmiştim. Eğer ki hastane bahçesinde ağzımı açarsam, tüm planlar el mecbur değişmek zorunda kalacaktı. Melek'in günlerdir heyecanla beklediği, babasıyla birlikte çıkacağı ilk tatili elinden almış olacaktım. Zaten bir kadın doğum doktoruna da gözükmediğim için ve acil doktorunun da gördüğü, düşük değer sonucu nedeniyle 'Var gibi de yok gibi de,' demesiyle birlikte çenemi sıkı sıkıya kapatma derdine girmiştim. Meyra ise beni Güney'siz doktora gitmeye ikna edemeyince cinnet geçirecek konuma gelmişti. Lakin ben ağladığım için üstüme de gelememişti.

Meyra'ya göre uçak yolculuğu yapmam riskliydi ve başıma bir şey gelirse şayet, üstüne bir de Güney bizim bu olayı önceden bildiğimizi öğrenirse, kendisine saracağına adı kadar emindi. Çünkü, 'Bana kıyamazmış!' ama 'Meyra'yı kuşbaşı bile doğrarmış!' . Hastalık haklarıydı, benim gizlilik esaslarımdı derken, Meyra'nın ağzından girdim, burnundan çıktım ve çenesini kapalı tutması konusunda ikna ettim. Zira yolculuğu sıkıntısız atlatırsam, hiçbir sıkıntı zaten olmayacak demekti. Bir ihtimale sığındım. Sığındım, sığındım ama Melek'in baskıcı tutumuyla yolculuk benim için dehşet bir şekilde ağır geçti. Sanki hiç uçağa binmemiş gibi gerildim. Uçak yolculuğundan sonra ise kendimi komple dinlenmeye almak istediğim için Melek ile Güney'i yalnız bırakıp, kendimi uykuya teslim ettim. İlk defa Güney'den çok Melek bu durumdan memnuniyetsiz oldu. Güney ise bana mı şaşırsın yoksa Melek'in değişen tavrına mı şaşırsın bilemedi.

Geldiğimizin ertesi gününü komple Disneyland'a ayırdık. Uçak yolculuğunun yorgunluğunu üstümden atmış ve hatta oldukça çok enerjiktim. Ki bu enerjim herkese yetecek türdendi. Güney de, Melek de hatta tüm sokaklarda enerjimden nasibini almıştı. Tam Disneyland'ın kapısına geldiğimizde duraksadım ve pantolonumun arka cebinden telefonumu çıkarıp, Güney'e uzattım. "Benim şurada fotoğrafımı çeksene," diyerek, itiraz etmesine fırsat vermeden telefonumu eline tutuşturdum ve fotoğraf çekilmek istediğim yere doğru ilerledim. Vardığım yerde durup, yüzümü Melek ve Güney'e döndüğümde, Güney'in yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı.

Güney bıkkın bir ifadeyle "Sevgilim," dediğinde uğraşmak istemediği oldukça belliydi. "Daha içeri girmedik!"

Evet içeri girmemiştik ama ben şimdi kapı önünde söylemezsem ve içeri dalarsam, Allah ne verdiyse içerideki her oyuncağa binecektim. Sonra Güney hamile olduğumu öğrenince pirincin taşını ayıklamak yine bana kalacaktı. Bildiğim en iyi yoldan giderek çamura yattım ve yalandan bir hayal kırıklığıyla "Sen?" diye mırıldandım. "Sen benden sıkıldın mı?"

TUTULMA | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin