Bugün Betül'ün Ankara'daki son günü yarın maalesef portakalımız İzmir'e dönüyor.Ben ve pek tabii Sonay bu duruma çok üzülsek de dün geceden sonra Betül'e kal demeye yüzümüz yok.Kardeşimin içinde yaşadıkları ve bizlere bunları yansıtmadan verdiği mücadele o derece yorucu ki bizim onun hayatını daha fazla çıkmaza sokmaya hakkımız yok.O yüzden son günümüzü yine kızlar günü yaparak geçireceğiz tıpkı eskisi gibi...Tek farkla bu defa üç kız değiliz çünkü artık aramıza katılan minik prensesim de var.Ela...Annesinin biriciği, kopyası, babasının küçük aşkı.Aşk derken öyle böyle değil ama.Gerçek ve cüssesinden büyük bir aşk...Ben babamla çok az anımı hatırladığımdan sanırım aramızdaki bağın ne derece olduğunu bilemiyorum.Ama Ela ile Onur arasındaki sevgi benim bu zamana kadar hiçbir baba kızda şahit olmadığım bir boyutta.Öyle bir bağ ki kızım anneden önce baba dedi düşünün.Bunun bebekler için söylenmesi daha kolay bir kelime olduğunu iddia etsem de Onur'un yaşadığı gururla bir boynuna maşallah asıp gezmediği kaldı.Onur'un baba halleri de bir değişik eğer ortamda kendisi varsa ve Ela'nın dikkatini başka biri çekiyorsa resmen kıskançlık krizlerine giriyor. Küçücük çocuğun ilgisini kendi toplayana kadar yapmadığı şamata yok.Düşünün koca adamı Ela'ya arkadaşım oğlu Efe 'yi kötülerken yakaladım. 'Efe kaka değil mi prensesim?'diyordu ya.Bir de pişkin 'kızın çocuğun elini ısırdı 'dediğimde 'O serseri de öpmesin benim kızımı o zaman 'dedi.Serseri dediği bebek iki yaşında...Babalık bu adama yaramadı, konu kızı olunca mantığını kaybediyor çünkü.Amcalarıyla da hep bir mücadele içinde ,Ela Gökhan ya da Ömer'e biraz fazla gülsün hemen alıyor ellerinden kızını .Prensesi yorulmuşmuş gülmekten bütün gün babası onu görmemiş hasret gidermeleri lazımmış enerjisini boşuna harcatmasınlarmış bahaneye bakın.Sahi Ömer dedim de bak yine zibidi patron bozuntusu geldi aklıma .Onur'u aradım az önce Ömer şirkete uğradım mı diye 'Yok çok kızdım ben ona dün gece gelmez bir süre' dedi.Arkadan da Ömer'in sesi geldi gibi oldu ama yanlış duydum demekki.Artık nasıl gıcık olduysam her yerde onun sesini duyuyorum belli.Zaten Ömer'le karşılaşmayalım diye kızlarla yaptığımız geleneksel organizasyonumuzu kitapçı yeni yerine Onur'un kuzeni Serdar'ın bizim muhitteki ama göle daha yakın olan evinde yapmaya karar verdik.Sağ olsun ara ara burada piknik yapmamıza müsade eder kuzen.
Serdar...Onurun kardeşi Ömer kadar sevdiği biricik kuzeni kendisi düğünümüzden beri Ankara'da yaşıyor.Onur'un da en büyük dert ortağı ve destekçisi. Şu sıralar önemli bir bakanın yakın koruması olduğu için biraz yoğun ve eli kolu güçlü bir adam.Emine hala oğlunu gelin gelin diye darlasa da Serdar'ın yanında hiç kadın görmedik şu ana kadar. Duyduğum kadarıyla erken gençlikten kalan bir aşk acısı mevcut kendisinde.Aslında biraz merak etsem de Onur'un bu konuda pek konuşmaya niyeti olmadığını fark ettim o yüzden bende üstelemedim doğrusu. Ama tanıdığım kadarıyla Emine halanın hayallerinin biraz daha zor gerçekleşeceğini düşünüyorum.Tanıdığım kadarıyla dediysem Serdar'ı tanımak çok da kolay değil çünkü bizim yanımızda pek konuşmaz kısa cevaplar alırsın sorduğun sorulara da.Anlayacağınız bir kadını tanısın ,aşık olsun ,evlensin de ...Ooo çok zor iş gibi görünüyor.Aslında az konuşuyor derken Onurla ilişkisi bu şekilde değil sık sık bize geldiği için biliyorum .Kocamla başbaşa kalıp sohbet ettikleri gecelerde ben ikisinin kahkahalarını üst kattan duyabiliyorum ..Demek ki istediğinde gayet de eğlenceli ve konuşkan olabiliyor kuzenimiz.Her neyse demem o ki iyi çocuk bizim kuzen.. Şu anda da üç kadın ve bir prenses Serdar'ın evinin bahçesinde, plakta klasiğimiz Nilüfer, sohbet ediyoruz.Güneş batmak üzere ve biz yarın yola çıkacak olan Betül'ümüze hüzünle veda etmek istemiyoruz o sebeple üzerimizdeki kasveti silip attık ve kahkahalarımızın bahçeyi şenlendirmesine izin veriyoruz.
-Ohoooooo !Bu ne ses ya?
Sohbetimiz Gökhan'ın bahçe kapısından girer girmez ölçüsüz ses tonuyla yaptığı sitemle bölündü.Keyfimiz Gökhan'ın tavrı yüzünden hızla kaçarken yüzlerimizi kaşlarını çatmış karşımızda dikilen Gökhan'a döndük.Sonay da Gökhan'ın tepkisini en az bizim kadar yersiz bulduğu için sanırım;
-Hoşgeldin Gökhan ,hayırdır ne varmış sesimizde?
-Ne yok ki?Kahkahalarınız bahçe dışına çıkıyor ya biraz daha dikkat edemez misiniz buna kızlar ,herkes sizi mi dinlesin?
-Gökhan!
Sesin sahibi Serdar ..Onurla beraber gelmişler sinirden fark edemedik bile ama görünen o ki Gökhan'ın tavrına ikisi de fazlasıyla bozulmuş.Onurun kendini zor tuttuğunu kasılan çenesinden anlayabiliyorum Serdar'ın ise elleri cebinde ve daha rahat.Tek kaşı havada ve Gökhan'ı sürüyor.
-Serdar abi. Onlar biraz desibel kontrolünü kaçırmışlar da komşular rahatsız olmasın diye...
-Sana mı kaldı benim komşularımı düşünmek Gökhan. Benim misafirlerimin benim evimde nasıl davranacaklarına sen mi karar veriyorsun oğlum?
-Yok .Ben etraf ne der diye abi?
-Etraf işine baksın hatta sen de işine bak Gökhan. Hanımlar sizde kusura bakmayın keyfinize bakın lütfen Gökhan'ın işgüzarlığı tutmuş.
Serdar cümlesini bitirene kadar Gökhan ile göz temasını kesmezken bize başıyla selam verip üzerini değiştirmek için içeriye geçti. Gökhan ise az önce söylenenlerden hiç ders almamış gibi;
-Ne dedik ya biz şimdi diye söyleniyordu ki sesini yine ayarlayamadığı için bu sefer ortamdaki gerginliğe daha fazla dayanamayan Ela ağlamaya başladı.Onur hızlı adımlarla yaklaşarak ağlayan kızımızı kucağına alıp;
-Tamam prensesim tamam amca istemeden bağırdı diyerek sakinleştirmeye çalışırken sıktığı dişlerinin arasında;
- Senin sesinin ayarına sıçarım Gökhan. Kadınlarla nasıl konuşuman gerektiğini öğreneceksin oğlum özellikle de benim karımla. Bu konuyu da ayrıca konuşacağız diye söylemeyi de ihmal etmedi.
Yarım saat önceki keyfimizden eser yoktu. Betül ile ben suspus olmuş otururken beylerin etleri pişirmesini bekliyorduk . Gökhan ise Sonay'ı alıp bir bahaneyle gitti .Yüzü düşen Sonay'm ortamı daha fazla germemek adına yine inanmadığı bahanelerin arkasına sığınarak Gökhan'ı takip etti. Ama artık onun da bu durumdan çok yorulduğunu fark ediyordum.Çünkü ne Gökhan eski Gökhan ,ne de Sonay eski Sonaydı...
Yıldıza dokunup bölümü oynamayı unutmayınz efenim.🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Çiçeği (TAMAMLANDI)-II
HumorOyunbozan kitabından tanıdığınız Betül ile Ömer'in kavgayla başlayan tutkulu aşk hikayesi.. Bu inatçı çiftin sınanan aşklarına yakından tanık olmak isteyenler kahvelerini alıp buyursunlar..🍊 Başlangıç Tarihi:07.06.2020 Kapak tasarımı yine canım...