Sistem - 2. Kısım

6 1 0
                                        


Bütün bu öğrendiklerimi sindirmek için zaman istemiştim. Ayrıca sorularımı elbette soracaktım, ancak dünden beri öğrendiklerim beni yeterince yormuştu. Yatağa kendimi bıraktım. Öylece tavana baktım. Söylenenleri kafamda eğip büküyor, yine de bir sonuca varamıyordum.

Önümde nasıl bir şey vardı? Hakkında fazla bir şey bilinmediğini söylemişti. Bu bilinmeyen şeyin anahtarı nasıl ben oluyordum? Beynim çatlarcasına dolmuştu. Elime verilen bilgiler bölük pörçüktü. Fotoğraftakilerden biri babamdı. Bunu kabul etmiştim. İkisi birlikte ne için anlaşmıştı? Kimyager demişti babam için. İğneler, onları ortak yaptılar sanırım. Ya bu bağlantı iğneler değilse? Öte yandan Derin Aksu da neyin nesiydi? Sarp'ın beni sarsmasıyla kendime geldim.

"Bir saattir sana sesleniyorum, niye cevap vermiyorsun?" Doğrulup, şaşkınca suratına baktım. Bana seslendiğinin farkında bile değildim. Kafamı çevirdiğimde, Barış'ın, Sarp'ın yatağında oturduğunu gördüm. Önünde de tepsi ve tepside de birkaç çeşit yemek vardı. Aslında yemek dediğim hamburgerdi.

"Çok pardon, ben duymadım. "dedim Sarp'a bakarken.

"İyi misin?"

"Bilmiyorum." dedim. "Kafam çok karışık. Hiçbir bilgiyi anlayamıyorum. Benim anlamam için gözümde canlandırmam gerekiyor. Bu bilgilerin hiçbiri canlandırabileceğim türden değil. Yani, hani kırmızı elma dersin, o zaman gözünün önüne kırmızı bir elma resmi gelir. Söylediklerini kavrayamıyorum."

"Gel biraz bir şeyler atıştır. Belli ki beyninin yakıta ihtiyacı var. Karnımızı doyuralım, oturur yeniden düşünürüz." dedi.

"Hem, Sarp hamburger sevmediğini söyleyince, sana bir sürü but kaptım geldim ben de!" Barış suratını sevimli hale getirmiş, elinde tuttuğu geniş tabağı gösteriyordu. Sevimli olmayı beceriyordu da. İstemsizce gülümsememi sağlamıştı.

"Tamam." dedim kısık bir sesle. Yatağa yaklaştım, ve yemeklere doğruldum. Hep birlikte yemeye koyulduk. O ara başka bir soru geldi aklıma.

"Acaba bizimkiler ne yapıyor dersiniz?"

"Bir fikrim yok." Yanıt Barış'tan gelmişti.

"Buse senin için oldukça tedirgindir." dedim.

"Orası kesin. Berk uyandıysa o daha beter parlamıştır. Bizi daima geride tutar da."

"Haklı olarak." Bu da Sarp'ın tepkisiydi.

"Bence haklı falan değil!" diyerek karşı çıktım ona. "Halimiz ortada Sarp. Küçük çocuk değil ki haklı olsun. Ayrıca küçük çocuk olsa bile, kendini korumayı öğrenmeli bence. Kendin de gördün, çelik yelek giymeseydi, sakındıkları onsuz olacaktı. O zaman ne yapacaklardı?"

"O konuda haklısın tabi. Bir de şu açıdan düşün, sen Emre'yi hep geride tutmuyor musun?"

"Onun durumu farklı ama. Eğer bacağı sağlam olsaydı ben yanımdan ayırmaz, ne biliyorsam öğretiyor olurdum. Geri tutmaz, savaşmasını sağlardım. Onu ayrı tutmamın tek nedeni bacağı. "

"O da doğru."

"Bence Berk'i suçlama, çünkü o da silah kullanmayı bilmiyordu. Sadece bize siper oluyordu." Barış'ın bu dediğine üzülmüştüm. Bunu söylemekle düşüncesizce davrandığımı anlamış oldum.

"Hayır ben onu demek istemedim. Elbette haklı sebepleri vardır. Zaten kardeşisin, bu bile sana karşı hassas olmasını açıklayan bir durum. Demek istediğim, seni ya da sizi geri planda tutmak yerine, planlarına ortak etmesi gerektiğiydi. Böylece yalnız başına savaşmazdı. Demek istediğim bu. Yoksa onu suçlamıyorum. Sanırım yanlış ifade ettim. Özür dilerim." dedim gözlerinin içine bakarak.

SanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin