Sisteme Merhaba De...
Arkamı döndüm ve geldiğim yönde yürümeye başladım. Eşyalarımı aldığım dolaplara geri döndüm ve aynı koridorun sonuna kadar yürüdüm. Benimle birlikte, arkamda bizimkiler haricinde gelenler de vardı. Aldırmadım. Nihayet koridorun sonuna geldiğimde, karşımda demir bir kapı vardı. Burası tam tahmin ettiğim gibiydi.
"Eski malzemelerin olduğu bir depoymuş orası." sesle birlikte yanıma döndüm. Bir kadın vardı. Açık kumral, orta boylu ve sıskaydı.
"Adın ne?" Sorum karşısında şaşırdı.
"Esra."
"Hiç girdin mi buraya Esra."
"Hayır. Neden gireyim ki?" Bu sorusu üzerine kapıya döndüm ve açmaya çalıştım. "Kilitli." dedi Esra. Çantamın ön cebini açtım ve maymuncuğu çıkardım. Asıl kullandığımdan daha küçük ve seçenek konusunda daha sınırlı olan bu maymuncuk bu tür durumlarda işimi görüyordu. İnsanlara da üzerimde bir şey kalmadığına dair ipucu veriyordu.
Maymuncuğu kapıya uzattım ve uğraştım. Birkaç dakikanın ardından kapıyı açmayı başarmıştım. Ardına kadar ittim ve içerde ne varsa onun da görmesini sağladım. Şaşkınlıkla gözleri açıldı.
"A- ama bize burada depo var dendi."
"Gördüğün üzere bir merdiven var dedim." Sonra bir adım daha yaklaştım ve gözlerine baktım. "Size yalan söylenmiş bu yerde kalmam için daha uğraşacak mısın?" Bir adım geri çekildi ve kafasını olumsuz anlamda salladı. Ben de arkamı dönüp merdivenleri tırmanmaya başladım. Birkaç kat çıktıktan sonra yeniden bir kapıya gelmiştim. Onu da açtım.
Kapının karşısındaki koridor, bir moloza açılıyordu. Sığınağın üstündeki bina tamamen yıkılmıştı. Ayakta kalan temeli ise, tahminlerimi doğruluyordu. Yolda gelirken karanlıktan nerede olduğumuz konusunda kafa yormamıştım. Yine de sığınağın krokisinden bir tahmin yürütebilmiştim.
Burası nüfus müdürlüğü binasıydı. Bizden sonra bombalanan bina. Canımızı zor kurtardığımız yer. Nihayet kendimi dışarı attığımda, karanlık çökmek üzereydi. Arkamı döndüğümde kalabalıkla karşılaşmıştım. Arkamdan gelmişlerdi.
"Gidelim Beyler!" dedim bizimkileri kastederek. Önüme döndüğümde adım atmamla durmam bir olmuştu. Kendimi molozların arkasına atarak korumaya çalıştım. Sarp da zaman kaybetmeden gereğini yapmıştı. Orada gördüğüm kalabalık bir gruptu ve nişan almışlardı. Saklandığım yerde rahat hareket etmek için arkamı dönmüştüm. Silahıma doğruldum ki, Albay ve askerleri bize doğru silah tutuyorlardı.
"Geç kaldın Sanya, artık seni teslim etme zamanı." Ne dediğini anlamamıştım. Beni kime teslim ediyordu?
"Kime?" Soru benim yerime Sarp'tan gelmişti. Ben, beynimdeki alarmlarla uğraşıyor, bir plan kurmaya çalışıyordum. Kolumdan sertçe tuttu beni ve ayağa kaldırdı. Bu hareketi Sarp'ın tepki vermesine yol açmıştı. Üzerine atılmış ve onu yere düşürmüştü. Albayın yaverleri de Sarp'ın üzerine atıldı ve iki kolundan tutarak onu geri çekti.
"Seni en baştan beri isteyen yere gideceksin." Keyifle gülümsüyordu. Ne demek istediğini anlamıyordum. Beynim bir türlü almıyordu.
"Nereye?" dişlerimin arasından tıslamıştım. Kalktı ve karşımda durup gözlerime baktı.
"Sisteme merhaba de." Yumuşattığı sesinden bir müzik gibi dökülen kelimeler kahkahayla son bulmuştu. Arkamdan bir elin beni çekmesi ile o yöne döndüm. Oldukça iri gövdeli bir adam tarafından sürüklenmeye başlanmıştım. Kolumu çekmeye çalıştım, ancak çok güçlüydü ve başaramamıştım. Arkama baktım. Sarp ve Barış da arkamdan, tıpkı benim gibi sürüyerek getiriliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanya
Science FictionBambaşka bir İstanbul. Bomboş sokaklar, korkulu arayışlar ve cesur adımlar... Bu yeni dünyada ne amaçlanıyordu? Bu kadar hızlı bir değişim nasıl olabilmişti? Kabus muydu yoksa gerçeğin ta kendisi mi? Kalabalık şehir İstanbul'u hiç bu kadar ıssız...