Merhaba sevgili dostlar :)
Yeni Bölüm sizlerle :) Umarım Beğenirsiniz :)
Medya; Temsili :)
Eğer beğenirseniz oylamayı, bir düşünceniz varsa da yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayınız :)
Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum :)
Keyifli okumalar :)
"Aslında benim bir fikrim var." dedi Emre. İkimiz de ona döndük.
Yapabilir miyiz bilmiyordum, ben de ilk defa deneyecektim. Ancak yine de başka bir çaremiz yoktu.
Sığınaktan çıkıp, apartmanların olduğu tarafa yöneldik. Bina kalıntılarının arasından, saklanarak devam ediyorduk. Daha iyi saklanabileceğimizi düşündüğümüz için gece çıkma kararı almıştık. Sarp bir şey değişmeyeceğini söylese de, binaların arasında kamufle olma şansımız gece daha yüksekti. Yer altına doğru inen merdivenlerin önüne geldiğimizde durup, arkamızı kontrol ettim.
Sarp çoktan ilerlemeye başlamıştı. Emre yaralı olduğu için onu sığınakta bırakma kararı almıştık. Bu karara itiraz etse de yapacak bir şey yoktu. Zaten fazla da direnmedi. Ardından, binanın döküntülerinden düşmemeye gayret ederek, dikkatlice yer altına indim. Tüneller sağlam görünüyordu. Çılgınca bir şey yapacaktık. Her şeyin umduğumuz gibi gitmesini diliyordum.
Geniş tüneller zifiri karanlıktı. İkimiz de fenerlerimizi açarak, önümüzü görmeye çalıştık. Elimizden geldiğince dikkatli ve hızlı davranıyorduk. Bir labirent kadar uzun, ama basit yapılmış bu tüneller, metro hattına iniyordu. Devletin en önemli projelerinden biri olan ulaşım, yer altında oldukça iddialıydı. Hatta trafiğin yer altına alınması planları vardı ve İstanbul için çalışmalar çoktan başlamıştı.Ancak fazla bir yol kat edilememişti.
Nihayet gideceğimiz yönün istasyonuna geldiğimizde, araca yöneldik ve makinist bölümüne girdik. Önümüzde bir kol, birkaç ekran ve düğmeler vardı. Birbirimize baktık. Bu işten anlamadığımız ortadaydı. Elimi atıp kolu biraz içeri ittirince hafiften hareket etti. Hareketten ziyade sarsıntı gibiydi. Açarım zannederken hareket ettirmiştim. Dönüp yanıma baktığımda, Sarp bana bakıyordu.
"Peki." dedim ve tekrar kola bastırdım. Ağır şekilde hareket etti. Bıraktığımda ise duruyordu.
"Dur bakayım." dedi Sarp ve kolu eline aldı. Bastırdı ve ileri itip, kolu bıraktı. Tren, raylarda hızlanmaya başladı. Artık hızla ilerliyordu. Başarmıştık. Kolay olmuştu. İçten içe başarmanın sevincini de yaşamıştık. Makinistimiz Sarp olmuştu. Rotamız belliydi, Marmaray'a ulaşıp, karşıya geçecek, oradan da istediğimiz yönün metrosuna geçecektik.İkimiz de toplu taşımayı kullandığından, rota belirleme konusu bizi çok da uğraştırmamıştı.
Geçtiğimiz tüneller, her zamankinin aksine ıssızdı. Kimi yerlerde damlayan suların bile seslerini duymak mümkündü. Nefes alışlarımız ayak seslerimize karışmıştı. Olası bir ses olduğunda duymak için susmuş, önden giden Sarp'ı takip ediyordum. Arkamızı kontrol etme işi bendeydi.
Çıkış merdivenlerine geldiğimizde, burada durumun diğer taraftan pek de farklı olmadığını gördük. Sessizlik her yandaydı. Dikkatimizi dağıtmadan, elimizde silahlarla yola devam ediyorduk. Tabelalardan gördüğümüz kadarıyla, arşivin yan sokağından çıkmamız gerekiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanya
Ciencia FicciónBambaşka bir İstanbul. Bomboş sokaklar, korkulu arayışlar ve cesur adımlar... Bu yeni dünyada ne amaçlanıyordu? Bu kadar hızlı bir değişim nasıl olabilmişti? Kabus muydu yoksa gerçeğin ta kendisi mi? Kalabalık şehir İstanbul'u hiç bu kadar ıssız...