Acı Kayıp

115 77 16
                                        


Herkese Merhabaaaa :) 

Umarım hepinizin sağlıktan yana sıkıntısı yoktur.

Rabb'im de rahatsızlananlara acil şifalar versin. Umarım bir an önce biter bu salgın.

Yeni ve uzun bir bölümle karşınızdayım. Sanırım en uzun bölümüm bu oldu ve dramatik olduğunu da söyleyebilirim. 

Medya: Bu bölüme itafendir, ve temsilidir. 

Umarım beğenirsiniz :) 

Keyifli okumalar :)



Hastanenin giriş kapısına gelmiştim. Yanımda dört adam ve ben, sessizce yürüyorduk. Onları taklit etmeye çalışıyordum. Bayılan adamın kıyafetlerini giymiş, maskesiyle yüzümü kapatmıştım. Onu taklit ederek diğer adamın yanına gitmiştim. Oradan buraya sessizce gelmiştik. En ufak bir ses bile çıkmamıştı.

Kapıdan içeri girdiğimde, diğer adamların peşinden gitmeye, olabildiğince de etrafı gözlemlemeye çalışıyordum. Neyse ki girişte parmak izi taraması yoktu. Etraf kamera kaynıyordu ve insana dair beş kişiydik. Büyük bir risk almıştım. Bayılttığım adamın kıyafetlerini giymiş, onun gibi davranmış, diğerinin yanına gitmiştim.

Normalde mantığa aykırı olan bu durumda, herhangi bir şüphe çekmemiştim. İkimiz arasında bariz farklar vardı ve ben dikkat çekmeden hastanenin içine kadar girmiştim. Ya tuzağa doğru çekiliyordum, ya da anlamadığım noktalar vardı. Anlamadığım şeyin açığını mı bulmuştum yoksa? Şimdi yapmam gereken şey, onlardan kurtulup dedemi bulmaktı.

Giriş, birbirinin aynısı olan dev, dokunmatik ve şeffaf ekranlarla doluydu. Ancak bu ekranlar insanların kullanımına kapalıydı, çünkü sadece hastaların sıralarını gösteriyordu. Aralarından geçip, sol tarafında uzanan koridora girdik. En az beş adım gerisinde kalıyordum onların. Bir yandan da kapıları açık odalara bakıyordum.

Çeşitli hastalar vardı, aletlere bağlanmıştı, ancak başka kimse yoktu. Bir yandan adımlarımı daha da yavaşlatmaya çalışarak, etrafı izliyordum. Her odaya daha fazla bakacak zaman yaratıyordum kendime. Genelde tek kişilik odalardı bunlar. Yaşlı kimselerden başka görebileceğim birileri yoktu. Kafamı çevirip, koridor boyunca en az on tanesini geçtiğim, diğerleri ile aynı şekilde döşenmiş diğer odaya baktım.

Yine bir yaşlı yatıyordu. Kafamı tekrar koridora çevirdiğimde, orada yatanın dedem olduğunu anca fark edebilmiştim. Önümde askerler yollarına aynı hızla devam ediyorlardı. Uzun koridorun sonundan kaybolmalarını bekledim. Sağa dönüp kayboldular. Hızla dedemin odasına daldım ve kapıyı ardımdan kapattım.

Hastane yatağında, sırt üstü yatmıştı. Burnunun ucunda, soluk almasını sağlayan , ince plastik boru, bir çizgi misali duruyordu orada. Yeniden gözlerim dolmuştu.

"Dede!" dedim sesim beklediğimden kısık çıkmıştı. Ama etraf o kadar sessizdi ki, o kısıklık bile yüksek sayılabilirdi. Kıpırdadı. Sevinç doldu içime, yaşıyordu.

"Dedem." dedim bir kez daha. Dizlerimin üzerine çöktüm. Kollarımı gövdesine dolayıp başımı koydum. Koca, ağır elleri başımda gezmeye, saçlarımı okşamaya başladı. Gözyaşlarım akıyordu, tutamıyordum.

"Seni kaybettim diye çok korktum dede. " dedim.

"Sanyam." dedi. Sesi zorlukla çıkıyordu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Solgundu. Gözleri kızarıktı ve zor açılıyormuş gibi bir halleri vardı.

SanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin