Merhaba sevgili Sanya okurları,
Uzun bir aradan sonra nihayet birlikteyiz. Köye gittim geldim. Dolayısıyla da bölüm biraz gecikti.
Ama artık arayı o kadar açmayacağımı ve hikayeme daha fazla zaman ayıracağımı belirtmek isterim. :)
Artık yavaş yavaş hikayeye geçebiliriz.
Umarım beğenirsiniz :)
Beğenirseniz oylamayı, bir düşünceniz varsa da benimle yorumlarda paylaşmayı unutmayınız. :)
Seviliyorsunuz :)
Keyifli okumalar :)
Sarp'la ilk işimiz, bu cephanelikteki var olan bütün elektronik cihazları incelemek oldu. Özellikle de kameralarla. Görünmeden görmenin tek yolu onlardı zira. Her çeşit kamera elimizde mevcuttu diyebilirdik.
Takı içlerine işlenmiş olanlardan, telefonlara, sadece fotoğraf ve video için kullanılan kameralardan kuş kadar dronlara, ne ararsak bulabilirdik. Silah ve mermi konusunda da sıkıntı yaşamayacağımız, en azından şu anlık, aşikardı.
Ancak bir eksiğimiz vardı. O da kameraları uzaktan kontrol için gerekli olan internet bağlantısına. Bu zamanda bütün bu işler internet kullanılarak hallediliyordu. Alınan bütün kayıtlar bulut denen sanal ağ ortamlarında saklanıyordu. İçinde bulunduğumuz durumda da bizim böyle bir şansımız kalmıyordu. Manuel halde kullanabileceğimiz şekilde yeniden düzenlemeliydik.
Emre bıraktığımız yerden hala kıpırdamamış, bacağının bu halini kaldıramamıştı. İyi mi olurdu, kötü mü bilmem ama, bizim ona ihtiyacımız vardı. Odasına girdiğimde arkası dönük uzanmıştı. Zaten ne zaman yanına gitsem hep bu şekildeydi.
"Emre." dedim ayak ucuna otururken.
"Sanya beni lütfen rahat bırak. Konuşmak istemiyorum." diye yanıtladı beni.
"Konuşmak için gelmedim Emre, sadece sana ihtiyacımız var, onu söylemek için geldim. Eğer bize yardım etmek istersen, mutfakta bekliyoruz." dedim. Sesim olabildiğine yumuşaktı. Elbette onu anlamam mümkün değildi, bunun farkındaydım. Ama elimden geldiğince anlamaya çalışıyor, empati kurmaya çalışıyordum. Eğer istemezse de diretecektim orası da ayrı tabi.
"Nasıl yardım edicem size Sanya? Söyler misin bu ağrısını bile atlatamadığım ama olmayan bacağımla nasıl yardım edeceğim! Nereye koşacağım, bir yardıma ihtiyaç duyulduğunda benim mutfağa bile gelmem saatler kadar uzun sürerken, ben nasıl yardım edeceğim size?"
Gözleri dolu dolu, haykırıyordu resmen. Onu böyle görmek içimin parçalanmasına yetmişti. Ona öyle bakarken, hiç olmayan kardeşim olduğunu görmüştüm. Öyle hissettim de denebilirdi. O an çok üzülüyordu ve keşke diyordum içimden. Keşke benim canım gitse de sen bu kadar üzülmeseydin.
"Yapabileceğin bir iş var diye düşünüyorum." dedim. Yüzünü buruşturdu.
"Allah aşkına Sanya, görüyorum, bana nasıl acıyarak baktığını görüyorum..."
"Sana acıyarak bakmıyorum, bu bir." Diyerek lafını kestim. Hem sinirlenmiştim, hem de artık Emre'yi böyle görmeye katlanamıyordum.
" İkincisi senin canın yanıyor evet, benim de yanıyor Emre. İster miydim üzülmeni, bunları yaşamanı. Yemin ederim, elimden gelse canımı verirdim. Bu acımak değil Emre, Bu.." Gözlerimden tutamadığım yaşlar akıyordu. Bir burun hışırtısıyla derin bir nefes çektim içime. Bu yine de sesimin titremesine engel olamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanya
Fiksi IlmiahBambaşka bir İstanbul. Bomboş sokaklar, korkulu arayışlar ve cesur adımlar... Bu yeni dünyada ne amaçlanıyordu? Bu kadar hızlı bir değişim nasıl olabilmişti? Kabus muydu yoksa gerçeğin ta kendisi mi? Kalabalık şehir İstanbul'u hiç bu kadar ıssız...