Harry cuma günü sabahı penceresini patpatlayan bir baykuşla uyanmıştı. Kuşu gördüğü anda hızla kalkarak pencereye ilerledi ve ne kadar sabırsızlanıyor olsa da baykuşa yem vermeden göndermedi. Sonra yatağına oturup mektubunu açtı.
Sevgili Harry,
Teddy'nin seni görmekten oldukça mutlu olacağına eminim. Cumartesi günü seni beklerim.
Bu arada, Draco'nun benim yeğenim olduğunu fark etmene sevindim. Ne yazık ki sen söyleyene kadar ben zaten biliyordum. Bunu düşünmen ne hoş! O çocuğu her zaman sevmişimdir, eminim o beni çok da sevmiyor olsa da. Söylemekte haklı olursun. İstersen ona Cumartesi günü seninle gelebileceğini söyle. Gelmek isterse, onu da bekliyor olacağım...
Unutmadan, bu sefer başka bir baykuş yolladım. Dilediğince sevebilirsin.
Andromeda.
Harry okuduğu satırlarla karşısında uyuyan Ron'a doğru bakındı. Şimdi Malfoy'u bulup gelip gelemeyeceğini mi soracaktı? Oysa kendisinin, birdahaki İhtiyaç Odası buluşmalarında bilmişlik taslamak ve umursamaz görünmek gibi bir planı vardı.
Sonra zarfın içinden düşen bir kağıt fark etti. Kağıdı alıp çevirdiğinde bunun hareketsiz bir fotoğraf olduğunu gördü. Kadın kendisini kırmayıp Teddy'nin fotoğrafını yollamıştı.
Ve çocuk üç haftada ne de çok büyümüştü! İlk yaşına girmek üzereydi ve Harry ona olan özleminden ağlayacak gibi hissetmişti. Savaştan sonra kendisine kalan nadir şeylerden biriydi ve Harry ondan neredeyse hiç ayrılmamıştı.
Onu görmek için sabırsızlanarak fotoğrafa bakıp gülümsedi. Acı bir şekilde, Teddy'nin yaşadıklarını yaşayacağını fark ediyordu. Çocuk da kendisi gibi anne babasız büyüyecekti. Neyse ki Harry onun hep yanında olacaktı... Sirius'la vakit geçirmeyi ne kadar çok sevdiğini hatırladığında, çocuğu olabildiğince yalnız bırakmamayı umuyordu. Kendisi Teddy'nin Sirius'uydu.
Harry'nin gülüşü buruk bir gülümsemeye döndüğünde, tıpkı Sirius'un kendisine yaptığı gibi, çocuğa ilk süpürgesini kendisinin alacağını düşündü. Sonra, tıpkı çocuğun babasının kendisine yaptığı gibi ona Patronus büyüsü yapmayı öğretecekti. Belki Harry de ona anne babasını anlatırdı.