Harry Gryffindor Ortak Salonunda, Ron ve Hermione'ye bugünkü uçuşlarının nasıl geçtiğini anlatıyordu. "Dostum, Malfoy'un şimdiye kadar hiç kavga çıkarmamış olması şaşırtıcı."
Hermione saçlarını geri atarken dizlerini kendine çekti. "Kavga etmesine gerek kalmadı çünkü, yine de onun Draco Malfoy olduğunu düşünürsek... Haklısın, şaşırtıcı."
Sonra yatakhanelerine çıkıp yattılar. Hermione kendisini kabua gördüğünde uyandırmasını istemişti. Harry onlardan bir şeyler gizlemekten nefret ediyordu ama neredeyse her gece onları uyandırıp hala kabus görüyorum demesi saçma geliyordu. Bir savaş atlatmıştı, kabuslarının olması normaldi ve çok daha kötüsünü yaşamışken kabuslarla çıldıracak değildi.
Pelerinini alıp haritayı açtı. Koridorda ilerlerken gözüne zindanlarda olması gereken Malfoy takıldı. Tamam, kendisinin de yatakhanesinde olması gerekiyordu ama hem haritası hem de pelerini vardı. Onun gibi kimseye yakalanmazdı. Bu yüzden onu takip etmeye karar verdi, belki eski bir alışkanlıkla ya da yapacak daha iyi bir şey bulamadığından.
Sonunda Karagöl'ün kıyısına kadar geldiler. Malfoy kendini bir ağacın altına attığında Harry çıkan sesle irkildi. "Duyularım çokça gelişti, takip edildiğimi görmesem de anlıyorum. Savaşın iyi yanı sanırım, ha?"
Harry pelerinini indirerek aynı ağacın altına ilerleyip oturdu. "Savaşın iyi yanı yoktur."
Birkaç dakika sessizlik olduğunda Harry kendi kendine rahat hissettiğini itiraf etti. Tamam, konuşuyor sayılmazlardı ve Harry'i rahatlatan karanlık göl manzarası olmalıydı. Sonra Harry sessizlikte aniden parlayan sesini duydu. "Nasıl oldu?"
Yanına dönüp sakince soran çocuğa baktı. Gözlerini tam karşılarındkai göle dikmişti ve Harry onunla böyle sakince konuşmanın şaşkınlığını yaşıyordu. "Ne nasıl oldu?"
"O gece, tekrar nasıl... Öldün?"
Harry onun bunu sormasına şaşırdı. Yine de yanındaki çocuk gibi karşısına bakarak sorusunu cevapladı. "Düşünseli'nde Snape'in anılarını izledim. Dumbledore, zamanı gelince ölmem gerektiğini söylüyordu, hortkuluk olduğumu biliyordu."
Çocuk kendisine dönerek "Ne?" dedi. "Ne olduğunu?"
Harry şaşırarak ona döndü. "Bilmiyor musun?"
Çocuk kafasını sağa sola salladı. "Neden bahsettiğin hakkında bir fikrim yok."
Sonra Harry ona anlattı. "Hortkuluk büyüsü sayesinde bedenin ölse bile ruhunu bir eşyanın ya da... Birinin içinde yaşatabiliyorsun. Voldemort istemeden de olsa benim içime bir hortkuluk yerleştirdi."
Harry onun şaşkınlığını görebiliyordu. "Yani, ölümcül lanet sana isabet ettiğinde hortkuluk mu öldü?" Harry kafasını sallayarak çocuğun gözlerine bakmaya devam etti. Sonra çocuğun sorusunu cevaplamaya döndü. "Yerde öylece yatarken Bayan Malfoy ölüp ölmediğimi kontrol etmeye geldi. O yalan söylemeseydi bu sefer gerçekten ölürdüm."
Malfoy hala ona bakıyordu, Harry gözleri karşıda olsa bile hissedebiliyordu. Sonra derin bir nefes vererek hala ona bakan çocuğa döndü. "Bana senin yaşayıp yaşamadığını sordu, emin olmamama rağmen evet, dedim..."
Kısa bir sessizlikten sonra, Malfoy Harry'nin hiç beklemediği o şeyleri söyleyip kalktı ve gitti. "O dev senin ölü bedenini getirdiğinde korktum, Potter. Ondan zaten korkuyordum, belki bu korku onun kazandığını öğrenmenin korkusudur... Belki de senin öldüğünü görmenin."
