Elimdeki iğneyi son kez ipin deliğinden geçirdiğimde rahatlamış bir şekilde nefes bıraktım.Nihayet bitirmiştim.
Belki de tam 2 saattir bu küçük ip ıvır zıvırıyla uğraşıyordum.
Ama sanırım.. Değmişti?
Elimdeki tam bileğime göre olan siyah bilekliğe baktım. Üstündeki küçük beyin simgesi biraz gözüme batmıştı.
Neden beyin şekli koymuştum ki bilekliğin üzerine? Hiçbir fikrim yoktu o an aklıma öyle esmişti.
Bu bilekliğin daha güzeli vardı.Eğer Jungkook denen çocuk bilekliğimi çalmasaydı.
En sevdiğim kırmızı bilekliğim gitmişti resmen. O bilekliğin bendeki anlamı çok büyüktü. Ama bir izin bile almadan bileğine taktı.
Ben de siyahını yapmıştım ve şu an bileğimde güzel duruyordu.Derin bir nefes alıp masadaki dağıttığım malzemelere baktım.
Ardından fazla oyalanmayıp ayağa kalktım ve toplamaya başladım.
İpleri kolumun altına sıkıştırdım. Fakat iğneyi aldığımda yanlış ucu tutmamla bir anlık canım acımıştı.Elimi hızlıca çekince iğneyi yere düşürdüm. Kanayan parmağıma baktım. Küçücük birşey nasıl da acıtmıştı canımı...
Parmağımdaki kan süzülerek bilekliğime geldiğinde peçete alıp sildim hızlıca.
Ama çok güzel... Artık bilekliğimin üzerinde kan lekesi de vardı! Hem de tam üzerinde.
Şansıma sıçayım...
Oflayarak malzemeleri alıp bir köşeye bıraktım. Bir şekilde çıkarırım diye düşündüm.
Kapının çalmasıyla duraksadım.
Bu evin kapısı neden hep çalıyordu acaba?
Kapı bir kez daha çalındığında adım adım ilerlerken düşündüm.Jungkook olsa kapıya hayvan gibi abanırcasına çalardı.
Kapının önünde durdum ve delikten baktım. Kimse gözükmüyordu. Tırsmıştım. Özellikle bu saatte.
Gece yarısı.. Benim evime kim gelebilir?
Mark? Sanmıyorum...Bir kez daha çaldığında bu sefer en fazla kim olabilir diyerekten kapıyı açtım.
Karşımdaki kişiye baktım. Önce bakışlarım normaldi fakat sonra onu tanıdığımı fark etmiştim."Selam, güzellik.."
Gözlerimi büyüterek şaşkınlıkla karşımdaki adama baktım.
Sesinin seviyesini normal tut Yuna.
Ama harbi yok artık.
"Jackson... Senin.. Burada ne işin var?"
Kapıyı biraz kapalı tutmaya çalışmıştım.Üstünde bakışlarımı gezdirirken aynı zamanda etrafına baktım başkaları da var mı diye.
"Jungkook burada mı?"
Gözlerimi kaçırarak konuştum.
"Hayır neden burada olsun? Sen evimi nerden biliyorsun?"Omuz silkti. Birşey demeyince ben konuştum.
"Jungkook'u neden arıyorsun sen hala?" Hesap sorarcasına konuştum.
Gecenin bu saatinde hiçte sohbet edilecek zaman değildi gerçi.Ellerini cebine soktu ve pisçe sırıtıp konuştu.
"Yine borç yaptı?"Sinirden dudağımı dişledim. Şu an gidip o salağın evini bile basabilirdim bu sinirle.
Sinirimi belli etmemek için sakince konuştum.
"Ne kadar.."Düşünür gibi yaptı ve daha sonra konuştu. "Bunu sana söyleyemem.. ufaklık."
En nefret ettiğim hitap şekli.
Eğer ben kendi bedenimde olsaydım görecektin ufaklığı, beyinsiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heart&head ¦ jeon jungkook
Fanfiction"Artık okul kurulu başkanı değilsin, kimse kurallarına uymak zorunda değil." "Bunu gerçekten aşman gerek Jungkook.." .... Çatıda başlayan olayın, Yuna'nın sadece bir kabus olarak düşünmesi işleri daha da zorlaştırmıştı...