Şimdi biraz beyin alıştırması zamanı.."İnsanların benimle ilgili hatırladıkları şey, kaza ve kazadan öncesi.. Sonrasında Mina'nın vücudunda okula gelip gittiğimi kimse hatırlamıyor ya da aslında kazada benim öldüğümü de hatırlamıyor."
Kendi kendime sohbet etmek, yanımda kimse olmayınca yapmaya başladığım bir aktiviteye dönüşmeye başlamıştı.
"Kazada Mina'nın öldüğünü biliyorlar ve benim baya bir süredir okula gelmediğimi. Okula geri döndüm ve herkes benden nefret ediyor, neden? Çünkü okul kurulu başkanlığından çıkan dedikodu yüzünden atıldım ve kimse asıl doğru olayı bile bilmeden benden uzaklaştılar. Heh, tamamdır. "
Gülümsedim. Nedense herşeyin sonucunu yaşayan bendim. Bunları yaşamama neyin sebep olduğunu bilmeyen de bendim. Sanırım kötü bir insanım ve cezamı da böyle çekiyordum. Gülümsemeye devam ettim.
Artık asık suratlı olmaktan bile yorulmuştum. Üzülmekten yorulmuştum, yorulmaktan da yorulmuştum.
Ayaklarımı uzattım. Soğuk yer bedenime işliyordu resmen. Popom da donuyordu biraz daha oturursam çocuğum olmayacak diye düşündüm ama zaten bir çocuk eksikti diyerek bunu umursamadım.
Aklıma gelen kişiyle suratımı astım.
"Herkes beni unutmuş olabilir ama onun unuttuğunu düşünmüyorum." Dedim.
"Neden düşünmüyorsun Jungkook da herkesten biri.."
Yanımdan gelen sese boşlukta bulunup yere bakarken cevap verdim.
"Çünkü o beni unutamaz.." kime cevap verdiğim yeni aklıma gelince ne ara yanıma sessizce gelip oturabilmiş olan kişiye baktım.
"Sen ne zamandır buradasın?"
Mark ellerini kucağına koyup omuz silkti. "Sen nereye, ben oraya.." bana doğru yaklaşıp göz kırptı.
Tiksinircesine yüzümü ekşittim. Bakışlarımı başka bir yöne doğrulttum. Ona baktığımda gözünün koskoca morluğunu da fark etmiştim. Ayrıca dudağının kenarı da kanıyordu.
Anlaşıldı, iyi dayak yemiş pislik.
Ona uzun bir süre baktığımı fark edip gözleriyle beni taradı. "Dövülmedim bu arada, kavga ettim."
Göz devirip karşımdaki duvarı izlemeye başladım.
"Sormadım, çok güzel dayak yemişsin."Hiçbir yerde huzur yoktu resmen. Mina'nın vücudundayken yemek yemek için indiğim zemin kattaydım ama burada da rahat bırakılmıyordum. Eskiden Mark'la aynı yerde yalnız durmaktan korkardım, sanırım artık korkum falan kalmamıştı.
"Tımarhane çok değişik bir yer.."
Yine sormadığım, merak etmediğim herhangi bir konuyu açmış kendi kendine konuşuyordu. Ofladım.
"Ama orada buradan daha çok arkadaşım olmuştu.. Julien teyze, bana hep kitaplar getirirdi.. İlk arkadaşım oydu.."
Uzun zamandır duymadığım isimi duyunca sinirden patlamak üzere ona döndüm. "O kadınla ilgili hiçbir şey merak etmiyorum. Lanet karı mezarında o notla beraber çürüsün."
Mark gözlerini kocaman açıp bana baktı. Ölen insanların arkasından asla konuşmak istemeyen ben, şu an kendime bile farklı geliyordum.
Kadının başıma açmadığı bela kalmadı. Kızı da kendi de oğlu da sorun, mahvetti hayatımı.
"Bu durumda olmanın suçunu o kadına atmamalısın. Julien'in oğlu senin kız kardeşin ve Jungkook'un yüzünden öldü. Julien ise intikam isted-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heart&head ¦ jeon jungkook
Fiksi Penggemar"Artık okul kurulu başkanı değilsin, kimse kurallarına uymak zorunda değil." "Bunu gerçekten aşman gerek Jungkook.." .... Çatıda başlayan olayın, Yuna'nın sadece bir kabus olarak düşünmesi işleri daha da zorlaştırmıştı...