Bölüm 10

2.7K 221 96
                                    

Kapının aniden açılmaya çalışılmasıyla irkildim.

Kilitlediğim için bir rahatlama gelmişti. Fakat yine de durmadı.

"Güzelim, kahvaltın hazır."

Uykulu gözlerimi ovuşturarak derin bir nefes verdim.

"Yunaa?" kapıyı daha sert çalmaya başladı. "Uyanmadın mı?"

Konuştum sonunda.
"Uyandım.. Uyandım. Sen git. Ben geliyorum."

"Tamamdır Yuna!"

Derin bir nefes alıp kafamı yastığıma geri koydum.

Dünden beri olan olayları aklım almıyordu.

Sırf bu pislik herif yüzünden Mina ile ev değiştirmiştik ama Jeon Jungkook onun nasıl biri olduğunu bilip üstüne evime yollamıştı. İkisi de birer pislikti. Jungkook Mark kadar iğrenç bir insandı. Ondan nefret ediyordum.
Beni okul kurulu başkanlığından attırması yetmezmiş gibi bir de üstüne Mark'ı peşime taktırmıştı.

Üstelik ben bunu hakedecek hiçbir şey yapmamıştım.

Eski şeyleri tekrar aklıma getirip moralimi bozmak istemiyordum. Gittiğim piskologlardan sonra zor iyileşmiştim. Bir daha aynısını yaşamamak için..

Dediğim gibi ya ben ölecektim yada Mark Tuan pisliği.

Fakat bu haldeyken yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Sanki kendimi, her an bir kedinin patisini hızlıca kafesin içine sokup yaralayabileceği kuşmuş gibi hissediyordum.

Böyle de kapana kısılmıştım.

Alçılı olan ayağıma baktım. Nedense bugün hiç ağrımıyordu. Gerçekten hiç ağrımıyordu, hiçbir yerim.

Elim bile o kadar iyiydi ki 2 hafta sonra çıkarmam gereken sargı bezini şu an bile çözebilecek gibi hissediyordum.

Yan masadaki telefonumu alarak mesajlar bölümüne geçtim. Jungkooku en üstte gördüğümde ona yazıp yazmamakta kararsızdım.

İçinde bulunduğum duruma beni o getirdiği için bir de kurtacağını mı düşünecektim? Bu saniyeden sonra beni sadece kendim kurtarabilirdim.

Bastona tutundum ve ayağa kalktım. Alçılı ayağımı yere değdirmeyerekten odanın kilidini açarak dışarıya çıktım.

Mutfakta gördüğüm görüntüyle gözlerimi patlatarak baktım.

Mark mutfağımı mahvetmişti. Her yer dağılmıştı. Yumurtalar bile yerlerde kırılmıştı.

Beni gördüğü an gülümsedi ve konuştu.

"Otursana kahvaltı hazırladım."

Derin bir nefes almam gerekiyordu. Şu anlık sadece derin bir nefes.

Etrafa baktığımı görünce o da bakıp konuştu.
"Ortalık azcık dağıldı, kusura bakma."

Yutkundum ve yüzüne baktım.
"Sorun değil"

Kahvaltı masasına oturdum. O da karşıma geçti.

Yemeğe baktım.

Beni yemekle zehirleyebilme ihtimali kaçtı?

"Merak etme içine zehir koymadım, güzelce ye."

Korkuyla onun gözlerine baktım. Ne düşündüğümü nerden bilmişti. Nasıl bilmişti.

heart&head ¦ jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin