5.Bölüm (Başkası)

308 40 166
                                    

°İyi Okumalar ^^°

|🌼🍂|

Siz hiç çaresizliğin dibinde yaşamak için çırpındınız mı? Ben şuan Akay'ın yüzüne bakarken çaresizliğimin son demlerindeydim. Kalbimi sıkıştıran şey gözlerime küçük bir umutla bakmasıydı. Beni çaresizliğe soktuğunu bilmeden bana umutla bakıyordu.

Bense ona bir şey söylemektense sarılmayı tercih edicektim. Derin ve titrek bir nefes aldıktan sonra aramızdaki 3-4 adımlık mesafeyi kapatarak sarıldım. O da bana sarılıyordu.

Ağladığını birkaç dakika sonra omzumdaki başının ince ince titreyişinden ve omzumun ıslanmasından anlamıştım.

Şuan bizi biri görse, sokak ortasında büyük ihtimalle ayrılmak zorunda olan bir çift olarak görücekti. Ama işin aslı çok farklıydı...

Akay'ın başını omzumdan çektim ve kızarmış gözlerine baktım. Gözyaşlarını sildim ve yüzünü avuçlarımın içine alarak konuştum.

"Ben hep senin yanında olucam. Sen dedin ya küçük çocuklar annesi hep yanında olsun ister diye. Sen benim küçük çocuğumsun, hiç büyümeyecek bir çocuk. Ve ben senin annenim, seni asla sevgisiz bırakmayacak, seni asla bensiz bırakmayacak bir anneyim ben. Anlıyor musun küçük çocuk?" dedim dolu dolu gözlerimle birlikte saçının birazını okşarken.

Gözlerime baktı, daha derin baktı ve en sonunda gülümsedi. Yanağında duran elimin üstüne elin koydu eliyle parmaklarımı okşarken konuştu. "İyi ki varsın lan." dedi sesi titrerken.

"Sen bugün oraya mı gittin?" diye sordum. Beste'nin mezarından bahsediyordum. Oraya her gidişinde bana kaçmak için yalvarırdı ve o günün sonunda mutlaka ağlardı. Bense onun ağlayışını her gördüğümde kalbime saplanan ağrıyı susturamıyordum.

Yüzünü yere eğerek derin bir nefes aldı. "Evet, evet gittim." dedi başını kaldırarak. Tekrardan ağlamaya başlayınca göz altlarını tekrar sildim ve onu çekiştirmeye başladım. Arkamdan sürüklenirken nereye gittiğimizi tahmin edebiliyor muydu bunu bilmiyordum.

Önceden her üzüldüğümüzde gittiğimiz yere gittik. En yakın parka. Kendimizi bir parka bağlamak istemediğimiz için en yakın parka giderdik. Giderdik gitmesine ama gittiğimiz anda yere otururduk. Konuşur sorunu hallederdik. Sonra da salıncaklara oturur kahkahalar eşliğinde sallanırdık.

Her zaman yaptığımız gibi yere oturduk. Tek fark şuan alt dudağını ısararak ağlamamaya çalışıyordu ve bu çok yakıyordu canımı. Oturduğu yerde kendince kıpırdandıktan sonra konuşmak için ağzını araladı.

"Sarılabilir miyim?"

"Tabii ki şapşal." dedim ve sarılması için onu beklemeden ben soruldu. Kafasını boynuma gömdükten sonra tekrar ağlamaya başladı.

"Onu çok özlüyorum." diye hıçkırarak ağlamaya devam etti. Onun bu sözleri gözlerimin yanmasına neden olurken tek bir şeyi vardı aklımda. O küçük kalpli Akay büyümüştü ama o küçük kalp sevdiğinde kalmıştı.

"Onun kokusu geliyor burnuma ama yok..." dedikten sonra kafasını kaldırdı ve bana baktı. "O gitti. Ben onu kurtaramadım, seni de kurtaramıy-" derken hıçkırığı yükselince ben konuşmaya başladım.

"Şşşşş... Hayır hiçbir şey olduğu yok. Beni kaybetmiyorsun. Bak ben burdayım. Seninleyim. Korkma." diyerek benim ellerimden büyük olan ellerini tuttum. Gözlerinin en içine baktım. "Son bir sene. 18 olduğumda kaçıcam demiştim hatırla..."

~Geçmişten~

Daha 15'inde olan küçük kız en yakın arkadaşıyla beraber her zaman yaptıkları gibi parkta yere oturmuş konuşuyorlardı. Kalbi güzel çocuk sordu.

"Sultanım?"

"Buyurun padişahım." dedi kız da onun gibi.

"Mihri..." diye ciddileşti bu sefer. Kız korkmuştu. Çünkü ona asla adıyla seslenmezdi.

"Korkuyorum." diyerek itiraf etti.

"O evde yaşamanı istemiyorum Mihri. Çok korkuyorum." diyerek gerçekleri dile getirdi küçük çocuk.

"Sana söz 18 yaşıma bastığım gün o evden kaçıcam. Babamın bana bıraktığı mirası da alıcam ve kaçıcam."

"Söz mü?" diye uyardı Akay onu.

"Mihri sözü." diyerek göz kırptı küçük kız.

~Şimdi~

"Söz mü?" diye sordu Akay o günkü gibi.

"Mihri sözü." dedim hiç düşünmeden. Gülünce içim rahatlamıştı. Çünkü beni ikna etmek için daha fazla da uğraşabilirdi. Ama o sözünü tutan bir insan olduğumu bildiği için bana güveniyordu.

18. Yaşıma yedi ay kalmıştı. Ve kurtulacağım günü iple çekiyordum.

Ayağa kalktı ve elini bana doğru uzattı. Hiç düşünmeden gülümseyerek elini tuttum ve ayağa kalktım. Salıncaklara geldiğimizde her zaman olduğu gibi gülerek salıncaklara yerleştik ve sallanmaya başladık.

O sırada telefonuma bildirim gelmesiyle gülüşüm yüzümde dondu. Akay ise bana hâlâ şapşal şapşal sırıtarak bakıyordu. Çantamdaki telefonumu çıkardım. Ve bildirime baktım.

-553*******: Başkası var yanında, başkasına sarılıyorsun. Ben sana bir kere sarılmak için nelerimi verirdim bilmiyorsun. Sen ordasın bense bir ağacın dibinde veya bir apartmanın köşesinden sizleri izliyorum.

-553*******: Olsun, seni izlemekte çok güzel. Elbet bir gün sarılarak uyuyakalacağız...

(Temsili) |🌼🍂|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Temsili)
|🌼🍂|

-Selaaaaam biriciklerimmm... ~

Ben bu bilinmeyeni ısırtırım. ~

En güzel bilinmeyen benim bilinmeyenim.~

Neysee çok saçmaladım. ~

Biraz sonra deneme sınavı olucam ama ben bölüm yazıyorum. ~

İnşallah birinci olurum da herkesi kapak ederim. ~

Yapıp yapamadığımı tam buraya parantez içinde yazıcam. ~ (Yapamadım.)

Neeeyyse... Umarım bölümü beğenmişsinizdir.~

Öptüüüüm. Ben tarafından seviliyorsunuz. ~

28.10.2020

Papatya'm🌼 - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin