Sonsuz ve mükemmel

97 1 3
                                    

Evin içinde heart like yours çalarken anılar içimde bi şeylerin iyileşmesi gerektiğini söylüyor gibiydi.

Pencerenin kenarına oturdum.Sessizce şarkıya eşlik ederken , kapıdan girdi.

-Bu şarkıyı aylardır dinliyorsun.

Başımı salladım. Yatağın kenarına oturmasını izledim.

-Ev neden soğuk?

-Tek bi kişi için koca evin ısıtılması çok saçma.

-Louise evdedir sanıyordum.

-Evet zaten evde.

-Yanıma gel o zaman.

dedi gülümsedi. Ayağa kalkmak istemiyordum. Pervazda otururken dizlerimi tutmuştum. Ayağa kalkıp elini uzattı. Uzun bi aradan sonra ; tamam öldükten sonra ilk kez bu kadar yakınımda idi. Elini tutmak istiyordum ama hissedememekten korkuyorum. Yüzüne yavaşça döndüm.

-Korkma . Ben hâla aynı benim.

dedi gülümsedi elini tuttum. Parmaklarımı onunkilere kilitledim. Ayağa kalkıp beni sürüklenmesine izin verdim. Korktuğum başıma gelmişti. Hissetmek adına tek bir şey yok. Sanki boşluğa nüfus eden parmaklarım var gibiydi.

-Ben hissediyorum sen?

dedi kıkırdayarak. Yanaklarında sakallarının arasında kaybolan çizgiler azda olsa belliydi. Onu üzemezdim.

-Evet !

dedim gülmeye çalışarak. İlk defa sarıldı. Onu dokunduğumu görsemde hissedememek acı veriyordu. Saçlarını kavrayabildiğimi görmek yinede güzeldi. Kafamı omzuna yasladım.

-Seni özledim.

dedim göz yaşlarımın yanağımdan süzülmesine izin verirken. Geniş omuzlarının arasında evrendeki hürriyeti hissetmek bana iyi geliyordu. Belki şu an yaşlarım , meteor gibiydi. Hızlı ve beklenmedikti. Sadece bi meteor yağmuru. Ama ben onun büyüklüğünü biliyordum. Oda benim zavallılık derecesindeki küçük bi uyarı yada belirti olduğumu biliyordu.

Tişörtü ıslanmıştı. Neden bu kadar gerçek olmak zorundaydı? Lanet olsun.

-Ağlamanı istemiyorum. Yetmez mi artık ?

-Nasıl yetsin ki , ha? Karşındaki zavallıyı inkar edemezsin.

Başını olumsuzca salladı. Ellerini bırakıp, dağınık yatak örtüsünün arasında kayboldum. Kafamı örtüp , psikologlarımın dediği gibi derin nefes almaya çalıştım. Ağlamak diye bi eylem yoktu ,artık. Ağlamak isim olmuştu benim cümlelerimde. Kaderimde , beynimde , çevremde ... Duygu değildi , hissedemiyordum. Zaten içindeydim. Alışmıştım. Kabullenmiş ve sonunu bekler olmuştum. Sonunu , sonumu kaç kez kendi elimle bitirmek istemiştim.

-Beni bu halde görmeni istemiyorum.

-Gitmemi mi istiyorsun?

dedi sesi donuktu. Kafamı açıp hızlıca ona baktım. Bunu asla istemiyordum.

-Hayır. Lütfen hayır. Sana yalvarıyorum Zayn. Gitme.

Sessizce yanıma geldi ,oturdu ve üstümüzü örttü. Koluna yatmama izin verdi. Aramızda en fazla üç santim vardı. Eskisi gibi nefesini yanağımda hissetmek istiyordum. Diğer eliyle elimi tuttu. Parmaklarımda dolaşan parmaklarının iyi hissettirmesi gerekiyordu. Sadece gözlerine baktım. Ayaklarının ayaklarımı gıdıkladığını hayal ettim. O da gözlerimle meşguldü. Sessizlik odada eserken , sadece benim nefes alış verişim yankılanıyordu.

*****

Dün tanışmaya gittiğim psikolog 4. veya 5. idi , bilemiyorum. Ama oraya gitmekten hiç hoşlanmıyorum. Gittiğim günün ertesi günü onu göremiyordum. Ama o gün bittiğinde ertesi güne gözlerimi açtığımda yatağın kenarında ya da pencere pervazında oluyordu. Endiselerim giderek artıyor. Tamam biliyorum , bu sadece bi gün sürüyordu , ya daha uzarsa , ya sonsuza dek giderse. Bir daha asla o adamların yanına gitmeyeceğim.

Unforeseen Boy (Beklenmeyen O) [z.m]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin