Üzülmek

6.2K 417 348
                                    

Canlarım şahane bir bölüm getirdim. OYlarınızı bekliyorum bu yüzden. 💗

+18 sahnemiz var, ona göre uyarayım.. ve bu sahneyi biraz kendim yazdım biraz da ALINTIlayarak yazdım. Finale SON 5 Bölüm..

Diğer YENİ BÖLÜM haftaya Cuma! Keyifli okumalar..

💕💕💕💕💕💕

    Naz, gözlerini zor açmıştı doğrusu bugün. Yataktan da hiç çıkası gelmediği için sabah alarmını bile kapatmıştı. Sonrasında giyinip dışarıda kahvaltı etmek istemiş, telefonunu da çantasının içine atıp bakmamıştı bir daha. Şimdi pek bilinmeyen bir kafenin köşesinde kendi kendine kahvaltısını bitirmiş, çayını yudumluyordu. 

O kadar sıkılmıştı ki ruhu hiçbir şey yapası gelmemiş, kendini herkesten uzak bir yere atmıştı. Masasında oturmuş etrafındaki insanları izliyordu. İki ön masasında genç bir çift vardı. Üzerlerindeki üniformaya bakılırsa liseye gidiyorlardı. Kızın kızıl kestane saç rengi çocuğun ise sarı saçlarına karşılık simsiyah kaşları vardı. Evet, erkeklerin de saçlarını boyattığı bir gerçekti ancak lise kadar erken bir dönem de yapabileceklerini de düşünmemişti. 

Çocuk, kızın tabağına tereyağına bulandırdığı kızarmış ekmeği bıraktı. Genç kız da gülerek bir ısırık aldı. Ağzı çok küçüktü, tamamını ısıramamıştı ve bu hali çocuğu güldürmüştü. Ne kadar da tasasızlardı. Mutlu, huzurlu.. Aileleri her şeyi onlar adına düşünüyordu emindi ki. Her şeyi onlar adına kolaylıyordu, zamanla büyüyeceklerini ve başlarına gelecekleri bilmeden eğleniyorlardı. Onlara imrendi birden Naz. 

Başını çevirip sokakta yürüyen ve kedilere bir kapta mama koyan kafe çalışanını izledi. Onları izlemek daha iyiydi. 

Bir saat daha orada oturdu. Parasını ödedikten sonra kalktı ve arabasına binmeden biraz sokaklarda dolaştı. Bugün hiçbir şey yapası yoktu, sorunlarını düşünmekte istemiyordu. Bu yüzden kendine biraz izin verecekti. İşin içinden çıkamadığı sorunları vardı ve biraz olsun dinlenmek onun da hakkıydı. 

Günün geri kalanını İstanbul'un sokaklarında gezinerek geçirdi. Ciddi ciddi sokaklara bakmayalı uzun zaman olmuştu. Birkaç sokak müzisyenini dinledi, kuşlara yem attı ve sahilde gezindi. Hatta bir ara o meşhur pasajlara kadar gidip birkaç şey aldı. Açıkçası marka gibi bir tutkusu yoktu fakat giyimine dikkat ederdi. Kendi iyi kazanması bir yana ailesinin de durumu iyiydi, bu yüzden her daim markaydı giydikleri. Çok nadiren bu tarz yerlere gelir ve alışveriş yapardı. Sanırım en son lise zamanında gelmişti. O zaman da aldıklarını beğenmiş, birkaç sene de giyebilmişti neyse ki. 

Arabasına dönüp elindekileri bıraktı. Saatin kaç olduğunu merak ettiği için arabadaki saate bakınca öğleden sonra beş olduğunu gördü. Vay be! Bu kadar çabuk vakit geçireceğini düşünmemişti doğrusu. Kaç saattir sokaklardaydı! Bu onu güldürdü. Sanırım artık gitme vaktiydi. İşe dönmeyecekti ama yorulduğunun farkındaydı, eve gitse iyi olurdu. 

Arabasına bindi, çantasını yan koltuğa bıraktığında sarkan telefonunu gördü. Ah, telefon! Bunu nasıl unutabilmişti acaba, tüm gün ona bakmamıştı bile. Uzanıp eline aldı. Aslında kafası çok rahat etmişti ona bakmadan. Gün kendine kalmıştı ancak muhakkak birilerinin aradığını da tahmin edebiliyordu. Ne yazık ki telefonunun şarjı bitmiş olmalı ki kapanmıştı. Hemen arabadaki şarj aletine taktı ve açılması için telefonuna biraz zaman verdi. 

Açılır açılmaz da telefon adeta kitlenir gibi titremeye başladı. Sayısız arama, mesaj ve bildirimi vardı. Bilerek kapamamıştı telefonunu ama bu kadar olacağını bilseydi kesinlikle bilerek kapatırdı. İsabet olmuş diye düşündü. Sonra arama kayıtlarına girdi. Doruk'tan sekiz, Anıl ve Nehir'den üçer arama vardı. Ah Doruk.. herkesi ayağa kaldırmıştı demek ki. Mesajlara da girdi. Hepsi ondandı. Nerede olduğunu soruyor, merakının ne kadar fena olduğunu yazıyordu. 

Dost AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin