Bölüm 4

10.4K 329 26
                                    

Sabah kalktım. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. İşe gidip çeşit çeşit insanlarla uğraşmak istemiyordum. Sürekli çalışmaktan nasır tutmuş ellerime akşamları krem sürmek istemiyordum. Şu an hiçbir şey istemiyordum.
Dünkü olanlardan sonra resmen kurşun yemiş gibi oldum. Babamı öylesine sinirli görmek, annemin babama hiç laf etmemesi cidden canımı sıkıyordu. Onlar için yaptığım her şey anında silinmişti. Sadece o adam ve parası vardı onların önemsediği...
Bugün sadece markette çalışacaktım. Hızlı bir şekilde giyindim. Saçımı toplamadım, taramadım. Sadece sabahki haliyle duruyordu. Gözlerimin altı mosmor olmuş, adeta kurtarın beni diye bağırıyordu. Umursamadan masadan anahtarlarımı alıp çıktım. Geçen gün aynı sokakta korkarak yürürken, şimdi boşluktaymışım gibi umursamadan yürüyordum. Korkacak hiçbir şeyim yoktu. Hatta ölmek için dua bile ettim.

Marketin kepenklerini kaldırıp kapıyı açtım. Cipslerin olduğu tezgahı kapının önüne koydum. Yerleri silmek için marketin arkasındaki odaya girdim. Bir paspas alıp yerleri temizlemeye başladım. Sonra patronum geldi. Yüzünden sinirli olduğunu anladım. Bir şey demeden temizliğe devam ettim fakat biraz korkmaya başladım.
"Bir daha buraya gelme. Kovuldun!"
Patronumun dediği şeyle şaşırdım. "Bir şey mi yaptım? Neden kovuyorsunuz beni?" sesim az çıkıyordu.
"O gün mafya kılıklı adamlar gelip marketime girdiler. Beni tehtid ettiler. Sakın bir daha gelme. Kim bilir nelere bulaştın sen!" Duyduklarımla şok geçirdim. Bunları Atalay denen adam yapmış olmalıydı. Patronumu ilk aradığımda gayet normaldi. Bugün neden böyle davranıyordu anlamadım. Demek ki benim izinli günümde gelmişlerdi. Patrona bir şey demeden paspası odaya götürdüm. Üstümdeki önlüğü askıya asıp çıkarken patron beni durdurdu ve elime çalıştığım günlerin parasını verdi. Bir şey demeden çıktım. Açıkcası üzülmek isterdim ama sadece şaşırdığımla kalmıştım. Artık paraya ihtiyacım yoktu. Apartmanın verdiği parayla da geçinebilirdik. Aslında onlar geçinebilirdi. Çünkü bu akşam Atalay ile birlikte evden ayrılacaktım.

Eve gitmek istemediğim için bizim eve en yakın olan parka gittim. Kış mevsiminde olduğumuz için bu soğukta pek çocuk olmuyordu. Bu yüzden sessizce oturup rüzgarda sallanan salıncağı izledim. Ve cebimden minik defterimi çıkardım. O an hissettiğim her şeyi defterime yazdım. Bu beni rahatlatıyordu. Ne zaman karışık duygular içinde olsam bunu yapardım. Deftere şunları yazdım:
"üzüntü, öfke, şaşkınlık, boşluk"
Bunları yazdıktan sonra defteri kapatıp montumun cebine soktum.
Kafamı kaldırdığımda ise dün gördüğüm o adamla karşılaştım. Sert bir şekilde bana bakıyordu. Onu görünce nedense çok ürperdim. Sert çehresi benim üzerimde güçlü bir baskı uyguluyordu. Gözlerimi gözlerinden alamıyordum. Yeşil gözleri beni resmen eritiyordu.

Bana doğru yürümeye başladı. Oturduğum bankın sol tarafına oturdu ve uzaklara bakarak konuşmaya başladı, "Bugün Atalay şerefsizinin yanına gideceğini biliyorum. O alçak anne babanın seni nasıl sattığını da biliyorum." Tek ses edemeden sadece ayaklarımla oynuyordum. "Yaşadığın hayat yalan üzerine kurulu Aslıhan. Annen kanser falan değil." Hayretle ona baktım. Gözlerim kocaman olmuştu. Kısa bir süre sonra onu net görmemeye başladım. Ağlıyordum...

"Annen sırf para için o adama sattı. Babanın kumar borçları yüzünden. Yıllardır seninle oyun oynuyorlar. Çünkü sen yavru köpek gibi onlara sürekli para getiriyordun. Annenin hastane randevusu için aldığı paralar senin o alçak babana gidiyordu. Öz kızını kocasına tercih etti. "
" Peki bundan size ne? Sizin benimle derdiniz ne?! "
Elindeki sigarayla oynamayı bırakıp gözlerime baktı." Seni korumak istiyorum. O ailenden, Atalay şerefsizinden, ve o apartmanda seni rencide eden herkesten... "
Bütün kelimeleri bastıra bastıra kullanıyordu. Gerçekten benim hakkımda her şeyi, herkes biliyordu. Bu beni cidden korkutuyordu. Ailem hakkında söyledikleri gerçek miydi anlam veremedim. Elimde kaynak olmadığı için hiç hastalığını araştıramamıştım. Genelde gözüm ağrıyor derdi sadece.
"Bütün bunları neden anlattın bana? Amacın ne?" Sesm hala titriyordu ve üşümeye başlamıştım.
"Benimle gel Aslıhan. Seni o sapıktan kurtarayım."
"Her şeyimi bildiğine göre sende sapık değil misin?! Neden senle geliyorum! " Bu sözlerim üzerine yüzü sertleşti ve yemyeşil gözleri kahverengi renge döndü. Kolumu sıkıca tuttu. Yine hareket edemiyordum. Kendimi güçsüz ve çaresiz hissettim. Yanağımdan akan göz yaşına sinirli bir şekilde baktı, sonra onu diğer eliyle sildi ve yanağımı okşadı. "Beni sakın onunla bir tutma!! Ben asla sana zarar vermem. Sana durduk yere yardım etmiyorum. Benimle gelirsen daha öğreneceğin çok şey var Aslıhan'cığım."

Sonrasında elini kurtarıp ayağa kalktım. Fakat birden bire gözlerim karardı. Gerisini hatırlamıyorum...

(Arkadaşlar elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. Yıldız atmayı unutmayın.)

Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin