Bölüm 17

3.3K 122 27
                                    

zunielanur Bu bölüm sana gelsin 😚

Ekrem Bey'in laflarının anlamını anladığımda zaten açık olan ağzım daha da açıldı ve kaşlarım havaya kalktı. Ellerimi çektim ve hemen elbisemin eteğini düzelterek Savaş'tan uzaklaştım. Savaş da kravatını düzeltti. Duruşunu düzeltti.
"Her şey gördüğünüz gibi. Herkes bu kızı sevdiğimi biliyor zaten."
Ona karşı endişeli gözlerle baktım. Onun korkusuz ve kendine güvenen bakışları Ekrem Bey ve babama doğruydu. Babam sinirle burnundan soludu.
"Sizi uyarmıştım! Kızımı Semih Karahan ile evlendireceğim dedim!"
Ona doğru yorgun ve şaşkın bir bakış attım. "O kim bilmiyorum bile baba! Benim hayatıma benden izinsiz kimse giremez!" Babam burukça gülümsedi.
"Kızım sizin nişanınızı yaptık bile."
Savaş birden kasıldı ve belindeki silahı masaya sert bir şekilde koydu. "Al vur beni o zaman! Yaşama sebebim bu kız benim!" Cidden ellerim ayaklarım titriyordu. Babam geri adım atmıyordu. Ve eğer Savaş onu daha da kışkırtırsa sonu kötü olacaktı.
"Baba ne olur yapma! Lütfen bunu konuşup halledelim!" Diye bağırdım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Babam masaya doğru adım attığında korkum daha da güçlendi. Hemen masaya doğru ilerledim. "Baba yapma!" Babam hemen beni kolumdan tuttuğu gibi asansöre doğru itti. "Bu hainlik olur Ekrem. Yeğenini evlendirmen için sana şans verdim." Babam kibirli gözlerini Ekrem Bey'den çekip asansörü çağırdı. Asansörün kapısı kapanırken Savaş'ın bana bakan yeşil gözlerini gördüm. Korkusuz ve kendinden emin yeşil gözler...

Babam sinirle beni arabaya bindirdi. Şoföre sinirle "Eve sürme! Ankara'ya gidiyoruz!" Babama telaşla baktım. "Baba ne diyorsun, ne işimiz var orada?!" Babam cevap vermeden elindeki telefonu açtı. "Cahit Bey, nikah işini öne çekiyoruz. Kızımla ben bugün Ankara'ya geliyoruz. Semih oğluma haber ver. İki gün içinde düğün yapılacak."
Islak yanaklarımı sildim ve ona yalvarmaya başladım. "Baba ne olursun! Beni bilmediğim biriyle evlendirme! Diri diri mezara koyma beni!" Babam kolumu sıktı ve konuşmaya başladı. "Sana o adamı unut dedim Aslıhan! Sen gittin o adamı içimize aldın!"

Saatlerce babama dil dökmüş olmama rağmen babam hiç cevap vermedi. Bir süre sonra sinirlendi ve araba değiştirdi. Beni yalnız bıraktı.
Telefonumu kullanacakken, telefonu elimden alıp yere atmıştı. Yaklaşık 5 saat süren Ankara yolu bana 5 dakika gibi gelmişti. Boynumdaki inciyi elimden bırakmadım. Yol boyunca ağlayarak dua ettim sadece...

Ormanlık alanın içindeki lüks eve göz attım.

(Resimde pek ormanlık alan gibi görünmüyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Resimde pek ormanlık alan gibi görünmüyor. Siz kendiniz hayal edebilirsiniz. ☺️)

Babamın arkasından yavaş adımlarla yürüdüm. Yüksek tavanlı girişten salona çıktık. Salonun içinden başka bir koridora girdik. Koridorun sonunda duran mermer merdivenlerden yukarıya çıktık. Soldan ikinciyi kapıyı işaret etti babam. "Burası senin odan. Birazdan elbisen ve kuaför ekibi gelecek. Akşam nikaha hazır ol."
"Baba ne olur yapma vazgeç."
"Ha bu arada her hareketine dikkat et. Karahan ailesi en az bizim kadar güçlü ve köklü bir ailedir."
Bu lafları söyleyip kendi odasına çekilen babamı tiksinen gözlerle izledim. Odaya geçtim ve kapıyı kitledim. Odamdaki banyoya girdim ve aynada kendime baktım. Göz altlarım çökmüş, gözlerim kanlanmıştı. Elbisem leş gibi duruyordu.

Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin