Bölüm 18

3.2K 90 2
                                    

Merhaba!🥰 Açıkçası düzensizlik için üzgünüm. Fakat içimde bitmeyen bir yazma isteği var. Bu yüzden hem sizi hemde kendimi mutlu etmek için yazmaya devam ediyorum.
  Bu bölümü, kitabım ilk çıktığı günden itibaren okuyup destek veren KendiDnyan adlı kullanıcıya veriyorum. ☺️ Kendisi anında bölümleri okuyor cidden teşekkür ederim.

   Savaşın göğsünde uyuyakalmıştım. Onun beni sarhoş eden kokusu ile gözlerim yavaşça kapanmıştı.

   Uyandığımda ahşap duvarları olan bir evdeydim. Uzun ince camlardan bir göl manzarası görünüyordu. Yemyeşil göl ayaklarımız altındaydı.
  Yavaşca yataktan kalktım. Üstümde siyah uzun bir tişört vardı. Altımda da yine aynı renkte bir şort vardı. Yatağın yanında bir bardak su vardı. Suyu hemen kafama diktim. Yavaşça kapıya doğru yöneldim. Kapının kulpunu yavaşça çevirdim. Oda direkt salona açılıyordu. Ahşap duvarlı ev biraz basıktı. Salonun ortasında bir Türk halısı vardı. Gri koltuklar halının çevresinde duruyordu.
  
  Koltukta oturan Savaş'a doğru adım attım. Yanına doğru kıvrıldım. Sol eli ile bana sarıldı. Diğer elinde bir tablet vardı. Tabletten bir sunum okuyordu.
  Önemli olduğunu düşündüğüm sunumu uzun uzun inceledi. Aynı zamanda benimle de ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Kemikli uzun parmakları belimde geziniyordu. Hoşnut bir şekilde ona sarılmaya devam ettim.

  Bir süre sonra tableti koltuğun yanındaki sehpaya bıraktı. Kollarıyla beni kendine daha da yaklaştırdı. Dağınık saçlarımı topladı. Ellerini yanaklarıma koydu ve yüzüme sevecen yeşil gözleriyle beni öpercesine baktı.
Dayanamadım ve onu hemen öptüm. Birlikte kıkırdamaya başladık.

🌼

  Savaşla hem kahvaltı ediyor hem de durumumuz hakkında sohbet ediyorduk.
"Babam bizi bulursa öldürür Savaş."
"Merak etme. Bizi bulamaz. Fakat sonsuza dek saklanamayız. Öncelikle Cahit Karahan ile konuşmam gerek. Babanın favori adamı ile yani."
"Adam çok güçlüymüş. Nasıl konuşacaksın?"
Savaşın dudağı kıvrıldı.
"Yavrum sen bizi ne sanıyorsun. Senin baban ve arkadaşı sadece karanlık tabakadan. Biz zifiriyiz..."
Ona hayranlıkla bakıyordum.
"Ne zaman konuşursun?"
Ağzındaki yemeği bitirdi. Ve gülümsedi.
"Bu akşam yemeğe gideceğim. Orada güzelce konuşuruz. Kabul etmemesi için bir sebep yok." Ona endişeli gözlerle baktım ve kafamı onaylarcasına salladım.
"Merak etme yavrum." Savaş ellerini sallayarak heyecanla konuşmaya başladı.
"Yakın zamanda bembeyaz bir elbise giyeceksin. Birlikte nikah masasına oturup heyecanla birbirimize bakacağız. Sonra sen evet diye bağıracaksın. Evlenince sürekli benimle olacaksın."
 
  Son cümleyi bastırarak söyledi. Savaş'ın bana olan sevgisinin karanlık yönü yine ortaya çıkmıştı. Bana olan güçlü aşkı beni hem korkutuyor hem de mutlu ediyordu. Beni düzgün seven tek insan oydu. Karşılık beklemeden seviyordu beni.

  Birlikte kahvaltımızı bitirdik. Ben masayı toplarken Savaş da aynı zamanda elindeki dosyalar ile uğraşıyordu. Arada tabletinden gözünü ayırıp beni izliyordu. Bana bakışları beni delip geçiyor gibiydi. Kendimi zor tutarak masayı toplamaya devam ettim. İşim bitince bu sefer mutfağı topladım. Saat öğlen 13.03'tü.
  Savaş yanıma geldi ve ellerini yanaklarıma koydu. "Güzelim benim şirkette işim var. Şirketten sonra Cahit Bey ile konuşmam gerek. Akşama kadar yokum yani. Dışarıda adamlar var. Onlardan bir şey isteyebilirsin." Ona kafa salladım.  Hemen beni öpmeye başladı. Sert bir şekilde beni öptü. Ona karşılık vermeye başladım. Birlikte dakikalarca öpüştük. "Beni engelliyorsun Aslıhan. Şimdi gitmek istemiyorum hiçbir yere..." Ona gülümsedim ve alt dudağımı dişledim. Dudağıma mayhoş bir şekilde baktı. Son bir kez beni öptü ve ıslak dudaklarını yalayıp, koltuktaki ceketini alıp gitti.
 
🌼

Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin