Bölüm 7

7.7K 228 9
                                    

   Beni kucağında taşırken ağlayarak ona yalvarıyorum. Korku bütün bedenimi ele geçirmişti. "Ne olursun Savaş bırak beni!!! Lütfen bırak gideyim ne olur!!!
  Savaş beni dinlemiyordu bile. Sadece beni taşımakla meşguldü. Ben ne kadar ağlasam da umrunda değil gibiydi. En sonunda beni siyah lüks bir aracın içine attı. Kendisi sürücü koltuğuna geçti ve sürmeye başladı. "Neden bunu yapıyorsun? Lütfen bırak beni gideyim ne olur!"
   Savaş cevap vermiyordu. Sıkıca direksiyonu kavramış önüne bakıyordu. En sonunda çırpınmayı bırakıp koltuğun kenarına kıvrıldım. Gözyaşlarım yanaklarımda kurudu. Ağlamam yerini iç çekişlere bıraktı.

Yaklaşık 1 saat sonra Savaşın beni tuttuğu eve geri geldik. Şu an arabadan adım atmak, o eve girmek bana ölüm gibi geliyordu. Savaş arabadan indi ve benim oturduğum tarafa doğru yürüdü. Kapımı açtı ve beni kucağına aldı. O kadar halsizdim ki hiç tepki vermedim. Sadece kafamı onun göğsüne koydum ve eve girmeyi bekledim. Korumalar kapımızı açtılar, Savaş beni direkt odama götürdü. Yatağa nazikçe yatırdı. Yüzüne bakmamaya çalıştım. Üstümü çıkarmaya çalışınca hemen arkamı döndüm. "Bırak beni!"
   Boyle bağırdıktan sonra beni hemen kendine çekti ve sinirli gözlerle bana baktı. Yüzü korkunçtu.
"Bak Aslıhan, sana olan aşkım sonsuz. Seninki de öyle olmak zorunda! Buradan gidemezsin.  Dışarıda seni bekleyen bir sürü mafya var! Atalay kendine bir sürü adam toplamış her yerde seni arıyor. Seni ona asla vermem anladın mı beni!!!!!"

  Yerimden sıçradım ve gözlerine baktım. Gözleri yalan söylemiyordu. Bana olan aşkını da, Atalay'a olan nefretini de görebiliyordum... "Sonsuza kadar o adamdan saklanmak istemiyorum. Bana yalanda yaşadığımı söyledin. Peki seninle yaşayacağım hayat gerçek olacak mı? Hâlâ bana benim hakkında bildiğin şeyleri düzgünce anlatmıyorsun. Bir bağırıyor, kızıyorsun ,bir aşığım diyorsun. Birde bakmışım benim fotoğraflarımla bir oda yapmışsın kendine. Beni tanıyormuş gibisin ama tanımıyorsun Savaş!" O kadar yorgun ve bitkindim ki ağlamak bile gelmiyordu içimden. Sadece yorgun gözlerle onu izliyordum.

   Bana ifadesiz bir şekilde baktı. Cevap vermeden yeniden üstümü çıkarmaya çalıştı. Bu sefer hiç uğraşmadım. Yavaş yavaş üstümü çıkardı. Sonra banyodan ilk yardım çantası ile yanıma geldi ve yaralarımı sardı. Yaklaşık bir saat yaralarımı temizlemek ve sarmak ile geçmişti. İyice uykum gelmişti. Bunu anlayan Savaş beni nazikçe yatağa yatırdı. Sargı bezlerini toplayıp odadan ayrıldı. Sessizliği beni delirtiyordu...

🌼

  Uyandığımda üstüm değiştirilmişti. Yaraların dünkü hallerine göre daha iyilerdi. Yavaşça kalkıp yemek masasının olduğu yere indim. Her yer boştu. Mutfağa doğru ilerledim. Mutfakta yaşlı bir kadın çorba yapıyordu.
"Afedersiniz... Ben biraz açım da yemek ne zaman olur. Cidden kusura bakmayın." Yaşlı kadın gülümseyerek bana döndü ve " Canım birazdan çorba olacak. Çorba iyice pişince sana bol bol yemek veririm. Biraz sabret balım." Dedi. Teyzenin samimiyeti beni mutlu etti. Evdeki tek tatlı insan oydu. "Yardım edebileceğim bir şey var mı Teyze?"
Teyze mütevazı bir şekilde yardım istemediğini ve yaralı oldugum için oturmamı söyledi. Mutfaktaki masaya oturdum ve  teyzeyi izledim. Bir süre sonra çorba pişince bana seslendi. "Aslıhan yavrum, gel yemekleri koy yiyelim." Hemen kafamı salladım ve teyzenin gösterdiği yerden kaseleri çıkardım.

Teyze benim en sevdiğim çorba olan yayla çorbasından yapmıştı. Afiyetle çorbayı yedim. Sonra teyze ne kadar laf ederse etsin bulaşıkları yıkadım. Sonra kendimize bir Türk kahvesi yaptık. Sohbet ederek içtik. Teyzenin adı Türkan'dı. Eşi ölmüş ve oğluyla beraber yaşıyorlarmış. Çok zor durumdalarmış fakat Savaş onlara yardım etmiş ve bu işi vermiş. Anladığım kadarıyla onu kendi oğlu kadar çok seviyordu. Ve benim onu sevmediğimi anlamıştı. "Bak kızım, Savaş çok zor günler geçirdi. Eğer sen bir peri gibi karşısına çıkmasaydın o karanlık çukurda boğulacaktı. Onun duyguları çok ağır Aslıhan. Her gün kendisiyle kavga ediyor. Ona iyi davran." Açıkcası teyzeyi sevmiştim ama söyledikleri beni deli etmişti. Ben,Savaş karanlık bir çukurdan çıksın diye sadece bir kere geldiğim hayatımı onun için harcayamazdım. Her insan kendini biraz geliştirmeliydi. Onun beni sevme biçimi çok farklıydı. Sevgi ve bağımlılık farklı şeylerdi. Ve Savaş bana bağlanmış, bunun sevgi olduğunu düşünüp kendine farklı bir dünya yaratmıştı. Şimdi beni de kendi dünyasına çekmek istiyordu.

   Türkan teyze fal bakabildiğini söyledi ve falıma bakmak için beni zorladı. Bende istemeden de olsa kabul etmek zorunda kaldım.
"Bak kızım, yakında sana bir kız gelecek. Kız sana bir şeyler söyleyecek. Fakat doğru mu yanlış mı anlayamayacaksın. Ayrıca bir ev var. İki katlı, koyu renkli bir oda var içinde. Oradan uzak dur. Ha birde bir adam var. Adam seni seviyor, sende onu sevmek isteyeceksin ama sorunlar çıkacak. "
Açıkcası fala inanmıyordum. Muhtemelen bunlar zihnimde yer edinecek,  ve ileride söylenenlere yakın şeyler gerçekleşecekti. Sonra yalanlarla kendime minik bir an yaratacaktım.  Teyzeyi üzmemek için inanıyormuş gibi yaptım. Biraz daha sohbet ettikten sonra teyze eve gitti. Tek arkadaşım da eve gideceği için üzülmüştüm. Salona doğru gittim. Savaş evde yok gibiydi. Bahçedeki korumalardan birinin yanına gittim ve ona sorular sordum. "Savaş bugün evden kaçta çıktı? Ne zaman gelecek?"  koruma yüzüme bakmadan düz bir sesle cevap verdi. "Patron bu gece önemli bir sergiye gitti. Ne zaman gelir bilemiyoruz." adama teşekkür ettikten sonra odama gittim. Kırılmış camımı tamir ettirmişlerdi. Hatta camı genişletmişlerdi. Hayallerimdeki cam tam olarak böyleydi. Kocaman bir camım olsa diye düşünürdüm sürekli... Kapıcı dairesinde camımız normal bir evin banyodaki camıyla eşdeğerdi. Hiçbir zaman gökyüzünü, dışarıdaki o durgun hayatı izleyemezdim. Orası açık cezaevinden farksızdı.

      Camdan yolu izliyordum. Korumalar sessizce her gün bir hiçliği bekliyordu yollarda... Bende onları izlemeye başladım. Ormandaki ağaçların sallanan yapraklarını izledim. Açıkcası huzurluydum. Ama bir yandan bilinmemezlik beni öldürüyordu.

🌠

Birden belime sarılan ellerle irkilmiştim. Arkamı döndüğümde Savaş sıkıca bana sarılıyordu. Hareket etmeye çalıştım fakat bana izin vermedi. Birden boynuma sokuldu ve bana minik öpücükler bırakmaya başladı. Direnmeyi bıraktım ve ellerinin tuttum.
"Bu iğrenç kokan dünyada  nasıl, bir papatyayı buldum ben..."
Korkak bir şekilde kıvrıldım ve uyumaya çalıştım. Şimdilik sadece anı yaşamaktan başka çarem yoktu.

Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin