Bölüm 2

12K 368 47
                                    

Duyduğum sesle arkama döndüm. Karşımda yaklaşık 1.80 boylarında, saçları arkaya yatırılmış, hafif esmer bir adam duruyordu. Bana sorduğu soruya cevap vermedim ve arkamı döndüm. Muhtemelen bir sapıktı, içeri girip polisi aramam yeterliydi. Böyle zamanlarda keşke bir telefonum olsa diyordum. Marketteki telefona ulaşana kadar bu adam bana zarar verebilirdi.

Anahtarı çevirmeye çalışırken ellerim titriyordu. Acilen içeri girip telefonu almam gerekiyordu.
"Güzelim, neden bu kadar gerginsin?"
Bu cümleden sonra anahtarı elimden düşürdüm. Korkudan titremeye başladım. Tam sağ tarafa doğru koşacakken kolumdan tuttu ve beni duvara yasladı. Hareket etmeye çalışsam bile o kadar güçlüydü ki elimi hareket ettiremiyorum. Sadece korku dolu bakışlarla ona bakıyordum. Gözlerim dolmuştu ve çaresizlik hissi beni mahfediyordu. O ise benim tam tersimdi. Gözlerinde anlam veremediğim bir parıltı, bir sarhoşluk vardı. Bana doğru yaklaştı. Nefesini hissedebiliyordum. "Korkmana gerek yok küçüğüm, sana dünyada zarar verecek son insan benim." Bunu söyledikten sonra elleriyle saçlarımı okşadı. Ben korkudan gözlerimi kapattım ve birinin bana yardım etmesi için dua ettim. Ağzımı açıp bağıramıyordum bile... Ellerini saçlarımdan çekip dudaklarıma dokunmaya başladı. Baş parmağı ile dudağıma dokunmaya başladı. O anda kendime geldim ve parmağını ısırdım. Sonrasında o elini çektiğinde sokağın köşesinden dönüp koşmaya başladım. Arkamdan bağırdığını duyuyordum.
"Aslıhan nereye kaçarsan kaç bakalım! Nasılsa akşam yine beraber olacağız!! Bunun hesabını da vereceksin miniğim!!!"
Bunu duyduğumda aşırı korktum. Midem bulanmaya başladı. Ağlamaya başladım. Arkamı döndüğümde arkamda siyah takım elbiseli tuhaf adamlar vardı ve bana sesleniyorlardı:
" Aslıhan hanım lütfen gelin!"
Onları görünce gözlerim kocaman açıldı, hemen koşmaya başladım. Bu sokakları bildiğim için arada bir farklı sokaklara giriyor ve onları şaşırtıyordum. En sonunda bir apartmanın arka bahçesinde bir ağacın arkasına girdim. Uzun bir süre beni aradılar ama bulamadılar. Sonra gittiler. Onlar gidince markete gitmemek daha iyi diye düşünüp ilk önce eve gittim. Eve gidince annemler beni gördüklerine pek sevinmediler. Nedenini anlamadım fakat şu an bunu düşünemezdim, ilk önce patronu arayıp ona haber vermeliydim. Hemen annemden telefonu alıp haber verdim. Patron beni anlayışla karşıladı. Neyseki dükkana bir şey olmamıştı, kapı açık olduğu için hırsız girer diye çok korkmuştum. Bir an kendi derdimden çok buna odaklandım.

Annemlere başıma gelenleri, bir sapığın bana bulaştığı şeklinde anlattım. Eğer ismimi ve aç karna işe gittiğimi bildiğini söylersem korkabilirlerdi. Sapığı duyunca bile korktular. Yüzleri sapsarı oldu.
Ayrıca onlarda farklı bir şey daha vardı. Gerginlerdi. "Anne neden böyle gergin duruyorsunuz? Hasta mısın yoksa, bir yerin ağrıyor mu?" Annem bu sorularıma cevap vermeden önce bir iç geçirdi. Sonra cümleye başladı."Kızım bugün hastaneden aradılar, tedaviye gitmeden sadece bir ameliyatla bile hastalığım düzelebilirmiş. Fakat bu biraz..."
Annemin cümleyi tamamlamasına izin vermeden konuştum,"Pahalı mı?"
Annem ilk bana sonra da yere doğru baktı,"Evet kızım, 200.000 lira istiyorlar. Eğer ameliyatsız bir şekilde tedavi görürsem bile 170.000 liraya ihtiyacımız var."

Annemin hastalığı gözündeydi, tedavi Türkiye'de yapılamıyordu. Bu yüzden ne ilaç ne de doktor bulamıyorduk.
Annemin söyledikleri beni şok etti. Bu kadar fazla olacağını tahmin etmemiştim. 3 yıldır 2 işte çalışmama rağmen banka hesabımızda sadece 12.000 lira vardı.
Sabah yaşadığım şeylerden sonra birde bunu duyunca şoka uğradım. Annemlere bir şey demeden odama gittim ve kapıyı kilitledim. Battaniyenin içine girip sessizce ağladım.

Bir süre sadece yattım ve düşündüm. Bu parayı organlarımı satsam yine denkleştiremezdim. Ne kadar düşünsem de bir şey bulamadım. Sonrasında ne olursa olsun kalkmam gerektiğini düşünüp hemen kendime geldim. Odayı topladım ve montumu giydim. Mağazadaki işime gitmem gerekiyordu. Bugün haftalık ücretim ödenecekti. Akşam kesinlikle yiyecek bir şeyler almam gerekiyordu.
Annemlere "Ben çıkıyorum!" Deyip cevap beklemeden çıktım. Sabahki atmosfer yine vardı. Korkarak hızlı hızlı sokakta yürümeye başladım. Sanki kaldırımlar hareket ediyor gibiydi. Gerginlikten yine midem bulanmaya başladı. Derin nefes alıp sakin olmaya çalıştım.

Otobüse son dakikada yetiştim. Gerçekten yorgun olduğum için gözüm boş bir koltuk aradı. Sonra hemen bir adamın yanına oturdum. Normalde otobüste oturmayı sevmem. Fakat bugün neyi sevip neyi sevmediğimi unutacak kadar yorgundum.

Otobüsten inince kendimi çok rahat hissettim. Sanki sabahki adamlar beni burada asla bulamazlar gibi geliyordu. Sanırım başka bir iş aramalıydım. Markette yeniden beni rahatsız edebilirlerdi.
Mağazaya girdiğimde arkadaşım Elif bana doğru koştu ve sarıldı. "Aslıhan sana anlatacak birsürü şeyim var!"
Elif o kadar mutluydu ki, ne anlatacak diye cidden merak ettim. Fakat sonra çalışmamız gerektiğini söyledim ve anlatacağı şeyi çıkışta anlatmasını istedim. O da kabul etti ve sabırsız bir şekilde günün bitmesini bekledi.

İş çıkışında Elif koluma sarıldı ve anlatmaya başladı. " Aslıhan bugün Mert bana evlilik teklif etti!" Bunu söyledikten sonra parmağındaki yüzüğü gösterdi. Ona mutlulukla sarıldım. Tebrik ettim. Gerçekten gözleri ışıldıyordu. Onun adına çok sevindim. Mert ile yaklaşık iki senedir sevgililerdi. İkisi de birbirini okuldan tanıyorlardı. İkisi de hukuk fakültesinde okuyorlardı. Buna gerçekten imreniyordum. Keşke ben de okuyabilseydim.
Elif okul masraflarını karşılamak için mağazada çalışıyordu. Onunla ilk tanıştığımız andan beri kardeş gibiydik. Ve kardeşim bugün evlenme teklifi aldığını söylüyordu.
Onu üzmemek için bugün olanları anlatmadım. O bende bir durgunluk olduğunu anlamıştı fakat ben ona bir şey söylememiştim.
Elif'le kutlama yapmak için sözleştik ve ayrıldık.

Sitenin kapısından giriyordum. Kapıyı kapatırken arkama baktım. Kimse yoktu. Fakat gerçekten korkmuştum. Sabah o sapığın söyledikleri beni germişti.
Eve tam girecekken market alışverişini unuttuğumu fark edip geri döndüm. Bu saatte sadece bakkallar açık olurdu. Bakkallar da marketlere göre daha pahalı olduğu için sadece makarna alıp eve geri geldim.

Salona doğru yürüdüm, salondan harika kokular geliyordu. Merakla kafamı çevirdim. Fakat gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı. O buradaydı...
"Merhaba Aslıhan!"

Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin