Bölüm 33

1.6K 39 0
                                    

Uyandığımda bir hastane odasındaydım. Kolumdaki serumu görünce ilkin biraz heyecanlandım ve korktum. Birden aklıma dünkü olay geldi, sakinleştim. Odaya göz gezdirdiğimde, odada yataktan başka hiçbir şey yoktu -uzun ahşap camlardan giren gün ışığı hariç- 

  Ayağa kalkmaya çalıştığımda başarısız oldum. Serumun yanındaki kırmızı tuşa bastım ve hemşirenin gelmesini bekledim. Kapı saniyeler içinde sert bir şekilde açıldı. Korkuyla, açılan sert kapıya baktım. Savaş endişeli gözlerle bana bakıyordu. Hızlı adımlarla yanıma doğru geldi ve bana sarıldı.  "Çok korktum Aslıhan!" 

Savaş gibi bir insan korkabilir miydi? Duyduklarımla şaşkına dönerken, bana hızlı bir öpücük bıraktı. Ona kendimi teslim etmişken içeriye bir hemşire girdi. "Aslıhan Hanım artık çıkabilir." 

Savaş, bizi böldüğü için hemşireye sinirlenmiş olmalıydı ki, kıza sanki bir böcek gibi baktı. Kız hemen korkak adımlarla geriledi. Kapıyı kapatıp gitti.

"Neden bayılmışım ben?" dedim sakince. 

"Hamile olduğun için, böyle şeyler olabilirmiş. Mide bulantısını falan biliyorsundur sevgilim..." Cümleye eklediği 'sevgilim' beni çok heycanlandırmıştı. Ona minik bir öpücük bıraktım.

Çok geçmeden hemşire biten serumu çıkardı. Üstümü de giyindikten sonra hastaneden çıktık.  Savaş son günlerde sürekli benim için endişeleniyordu. Öksürsem bile başımda bekliyor, en ufak sesimde hemen koşarak yanıma geliyordu. Onun bu hali beni eğlendirse bile biraz sıkıcı olmaya başlamıştı. 

Aylar geçip giderken onunla aramızdaki bağ güçlenmişti. Artık Doğu durduk yere gelip canımı sıkmıyordu. Savaş ile aramızdaki bütün sıkıntılar geçip gitmişti. 

Babamın da isteği üzerine, babamın evinin yakınından bir köşk satın almıştık. Beyaz ve sade olan köşkü istediğimiz gibi dekore etmiştik. Savaş ile her haftasonu alışverişe gidiyorduk. Ben ne kadar istemesemde.

Dört aylık hamileliğim beni zorluyordu. Sürekli ya kusuyor ya yiyordum. İki kilo almıştım. Sürekli ani ruh değişimleri, beni ve Savaş'ı zorluyordu. Bugün kontrol için doktora gidecek, bebeğimizin cinsiyetini öğrenecektik.

Doktor karnıma bir jel sıktı. Makineyi karnımda gezdirirken heyecanla ekrana bakıyordum. Fakat bebek kendini göstermemekte inatçıydı. En sonunda doktor benden çikolata yememi istedi. Çikolatayı yedim  ve on dakika kadar bekledim. Yine yatağa yattım ve doktorun jeli sıkmasını bekledim. Karnımda ufak bir kıpırdanma hissettim. Ekrana bakan doktora heyecanla bakıyordum. En sonunda yaşlı doktor konuşmaya başladı. "Bebeğinizin cinsiyeti kız!"  

Savaş'ın yüzünde bir tebessüm vardı. Ona, bebeğin cinsiyetinin ne olmasını istediğini sorduğumda bana cevap vermemişti. Demek bir kız çocuğu istiyordu. Birbirimize bakıp gülümsedik. Hızla hastaneden ayrıldık. Savaş beni bir restorana götürdü. Birlikte yemekler yedik, dans ettik. Güzel bir günün ardından yine sarmaş dolaş uyuduk.

***4 ay sonra***

Cemile ile birlikte bir salonda oturmuştuk. Cemile'nin doğumuna az kaldığı için heyecanlıydı. Fakat gerginliği yüzünden Yusuf ile sürekli kavga ediyorlardı. Bu nedenle sürekli Cemile bizim evimize geliyordu. Savaş bundan pek memnun olmasa da, ben Cemile'nin evimize gelmesini seviyordum. Gün içinde çalışmaktan veya kitap okumakta başka bir şey yapmıyordum. Onun gelişi beni mutlu ediyor, kafamın dağılmasını sağlıyordu.

Yusuf ile kavgasının sebebi çok basitti. Yusuf onun istediği bir tatlıyı almayınca Cemile de ağlamaya başlamış, kapıyı kapatıp gitmiş.

Her zamanki gibi Yusuf akşam bize geldi ve karısından özür dilemeye başladı. Cemile de onu affetti ve bir şeyler yemek için masaya oturdu. Tam iştahla yemeğimizi yerken Cemile birden bağırmaya başladı. "Geliyor galiba! Su! Su!" Yusuf hızla Cemile'yi kucağına aldı ve arabasına bindirdi. Uzak olmayan hastaneye 15 dakika gibi bir sürede vardılar.

Saatler sonra ameliyathaneden bir bebek çıktı. Bembeyaz tenli, sarı saçlı bir erkek bebek! 

Birkaç saniye kadar bebeğe baktıktan sonra, hemşireler bebeği anne odasına götürdüler. Savaş ve ben bebeğe bakınca çok tuhaf hissettik. İkimiz için de yabancı olan bu sevgi, bize tuhaf hisler yaşatıyordu. Ben hiç bebek sevmemiştim, annem ve babam bana hiç gerçek bir sevgi göstermemişlerdi. Savaş ise anne babasını çok uzun zaman önce kaybetmişti. 

"İkimiz de sevgiyi öğrenecek ve öğreteceğiz Savaş." Savaş bana sevecen gözlerle baktı. Yorgunluktan çehresi bembeyaz olmuştu. Omuzları çok belli olmasa da biraz aşağı çökmüştü. Onun koluna girdim. Yusuf ve Cemile'ye iyi dileklerde bulunup eve geçeceğimizi söyledim. 

***

Yorgunluktan dolayı üstümüzü bile değiştiremeden yatağa yatmıştık. Sekiz aylık olduğu için  kocaman olan karnımdan dolayı ayakkabımı çıkartmakta zorlanıyordum. Savaş'tan ayakkabımı çıkarmasını isteyemezdim. Bu nedenle aşağıya doğru eğildim. Fakat birden karnıma inanılmaz bir ağrı girince, bir çığlık attım.

Savaş hemen yerinden kalktı ve beni kucakladı. Karnımdaki ağrı inanılmazdı.  Öleceğimi düşünürken, dua etmeye başladım. Savaş bir yandan göz yaşlarımı siliyordu, bir yandan ise adamlarına hızlı olmalarını emrediyordu. En sonunda hastaneye ulaştığımızda beni bir sedyeye aldılar. Son kelimelerim ise acı vericiydi.

"Savaş, bana bir şey olursa kızımıza iyi bak olur mu..."



Karanlık ve AydınlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin