Minerva, çıplak ayaklarını korkusuzca toprağa basarken başını kaldırıp bulutlu gökyüzüne baktı. Ela gözleri, gökyüzünden yansıyan ışıklarla daha açık bir renk alırken kendini tabanlarından soğukluğunu hissettiği toprakla bütünleşmiş hissediyordu.
Michael, onu iki adım ötesinden temkinli adımlarla takip ederken hayranlığını gizleyemiyordu. Minerva'nın doğayla içiçe olduğu zamanlarda gerçekleştirdiği bu küçük ritüelin şahidi olabildiği için kendini kutsanmış hissediyordu. Minerva, Michael orada yokmuş ve doğayla kendisi başbaşaymış gibi eğilip toprağa dokundu ve siyah bukleleri önüne düştü. İnce parmakları ıslak toprakta hareket ederken dokunuşları, elinin altında kırılmasından çok korktuğu kutsal bir hazine varmış gibi nazik ve saygılıydı.
Onun için en büyük hazine buydu zaten.
Beyaz, vücudunun çoğu bölümünü açıkta bırakan tül elbisesini umursamadan ağır hareketlerle eğilip yere, dizlerinin üzerine oturdu ve bembeyaz teni, yeşilliklerin arasında adeta parladı.
Michael ne yapacağını bilemeden arkasında duruyor, Minerva'nın onun izlemesine izin verdiği bu görsel şöleni büyük bir minnetle seyrediyordu. Minerva, arkasında kalan Michael'a yüzünü dönmeden başını hafifçe sola çevirdi. Böylece Michael onun kemerli burnunu ve uzun kirpiklerini seçebiliyordu.
Michael, yeşil gözlerini ondan ayırmadan belki de dakikalarca bekledi. Minerva hiç konuşmasa, günlerce orada öylece dursa Michael yine de beklerdi. Onun büyüsü altındaydı, bunu her ikisi de çok iyi biliyorlardı.
"Ben, 21. yüzyılda yaşayan bir 17. yüzyıl kadınıyım."
Minerva'nın yumuşak ama kendinden emin sesi, ağaçların açıkta bıraktığı yeşil alanda yankılanırken, Michael tüm doğanın ona nasıl uyum sağladığını düşünmeden edemedi.
"17. yüzyılın korkularıyla mücadele edebilirim."
Başını yeniden öne çevirip, Michael'ın bakışlarını yüzünden çıplak sırtına çekmesini sağladı.
"Cadılık suçlamaları, bağnazlık, karanlık, cinayetler.."
Michael derin bir nefes alıp soluğunu bırakınca havada bir buhar oluştu ve serinlik, ikisinin de içini titretti.
"Ama 21. yüzyılla mücadele edemem, Michael. Bu yüzyılın korkularıyla.."
Aniden başını çevirip ela gözlerini Michael'a çevirince Michael, onun gözlerinden geçerken zaman zaman yakaladığı o belli belirsiz gölgeyi yeniden farketti ve yerinde sendeledi. Sarsıcı ve etkiliydi, bunu pekala kendisi de biliyordu. İnsanlar üzerindeki etkisini her zaman bilirdi.
Ela gözler, Minerva'nın Michael'da çok sevdiği yeşil gözleriyle birleşirken "Aşk ile mücadele edemem." diye tamamladı sözünü.
"Yapamam, anlıyor musun?"
Michael, anlamasa ve hiç anlamayacak olsa da başını belli belirsiz sallayarak onu onayladı, böylece ikisinin bakışları arasındaki o incecik gerilim hattı dağıldı ve havaya karıştı. Michael, Minerva'nın kendisine başka bir şey söylemeyeceğini ve onunla iletişimi burada kestiğini farkettiğinde; onun doğayla kurduğu iletişimi izleme fırsatını değerlendirmek için aynı Minerva'nın yaptığı gibi saygıyla toprağa oturdu ve hep yaptığı gibi onu izlemeyi sürdürdü.
O, böyleydi işte.
Cadı mahkemelerinde yargılanıp, ateşlerde her bir hücresinin acıyı en yoğun hissedeceği şekilde canlı canlı yanmaktan korkmazdı.
Bağnazlardan, geri kalmışlardan korkmaz; üstlerine gider, gerekirse önlerine kendi bedenini koyarak engel olurdu.
Erkek egemen dünyanın karşısına tek başına, çırılçıplak dikilip, yumruklarını dahi kaldırmadan kavgasını verebilirdi.
Karanlıklara, hastalıklara, en korkulan yerlere gözlerinde korkunun ve endişenin kırıntısını barındırmadan, şüphe duymaksızın girebilir; omuzları bir santim bile aşağı düşmemiş şekilde çıkabilirdi.
En derin sularda boğulmaz, en yüksek yerlerde titremez, en zor anlarda tereddüt etmezdi ama aşktan korkuyordu. Bir çift yeşil gözden ve kendisine hissettirdiklerinden korkuyordu. Michael Clifford'u etkisi altına aldığı büyüye onunla birlikte kapılmış olmaktan korkuyordu.
Ama bilirsiniz, korkulan hep başa gelirdi.
Merhaba merhabaa! İşte yeniden halihazırda devam eden iki kurgusuna rağmen kurgu yayınlamakta direnen bir ben, yine yeni bir kurgu. Umarım seversiniz ve umarım istediğim gibi devam edecek bir sürece adım atmışımdır. Bu kurguyu, ona yazmakta olduğum kurguyu devam ettiremeyip sildiğim için çok üzgün olduğum ve kendisini çok özlediğim Esin'e ithaf ediyorum. Umarım seversin, iyi okumalar herkese!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under Her Spell /m.c.
Fiksi Penggemar"Şimdi onun büyüsü altındayım, bir yalana kısıldım kaldım. Ateşe bu kadar yakın durmamalıydım."