[9] VASİYET

6.4K 659 355
                                    

Selamun Aleykum 🌿

Medya | Muhammed Emir 🖤

•••

"Emame, artık bana neler olduğunu açıklar mısın? Çıldırmak üzereyim!"

Dilara tüm bu olanlara bir anlam veremiyordu. Arkadaşının O'na neden böyle bir şey yaptığını ve en önemlisi de Emir hocanın bile susmasını gerektirecek ne olduğunu?

Emame ise ağabeyi ve Dilara'yı kapıda dikilirken görmüş ve anneannesine hissettirmeden onları mutfağa çekiştirmişti. Şimdi de bu yalanı nasıl açıklayacağını düşünüyordu kara kara. Evet ilk başta her şey doğru gelse de şuan bedenini ele geçiren pişmanlığa engel olamıyordu genç kız. Her şey sarpa sarmak üzereydi. Oysa ki O, anneannesinin bu kadar acele etmesini beklemiyordu. Ağabeyi ve arkadaşı birbirini daha iyi tanırlar ve hislerini fark ederler diye bekliyordu. Ama evdeki hesap yine, her zaman ki gibi çarşıya uymuyordu.

"Dilara, ben çok özür dilerim. Böyle olacağını bilseydim..."

Dilara genç kızdan beklediği cevabı alamayacağını anladığında bir cesaret başını kalbinin attığı adama döndürüyor, Emir'in masada oturduğunu ve avuç içlerini şakaklarına bastırarak bir şeyler düşündüğünü görüyordu. Neler oluyordu Allah aşkına?

"Hocam. Si-siz bari bir şey söyleyin!"

Aptal gibi kekelemesini sonra düşünecekti Dilara. Daha on dakika önce sen dediği adama, başa sarıp siz demek de kolay olmuyordu vesselam.

Emir ise kızın bu sorusuna başını avuçlarının esaretinden kurtararak cevap veriyordu.

"Dilara, Emame Konya'da bir şey uydurmak zorunda kaldı. Beni kurtarmak için. Yani, sözlü olduğumu söyledi. Malum biz de senle, ö-öyle olmaması gereken bir durumda olunca, bu yalanı senin üzerinden devam ettirmek zorunda kaldı."

Dilara tüm bu anlatılanlardan yine de doğruyu söylememesi için bir sebep göremiyordu. O yüzden aklına ilk gelen şeyi söyleyerek iki kardeşin telaşa kapılmasına neden oluyordu.

"Tamam. Anlıyorum. Ama artık yalan söylemeye gerek yok değil mi? Ben gidip doğruları anlatacağım ve bu işkenceye bir son vereceğim."

Genç kız sonlara doğru kısılan sesini Emir'in duyduğundan bir haberdi. Kendi duyacağı kadar söylediğini sansa da, Muhammed Emir bu cümleden sonra sanki yüzüne yediği soğuk suymuş gibi sinirle ayağa kalkıyor ve acıyan gönlüne inat "Tamam. Hadi bitsin bu anlamsız yalan." Diyordu.

Emame ağabeyinden beklemediği bu hareketle öylece kalakalıyordu. Ne demek bitsindi? Ya anneannesine bir şey olursa, hiç mi onu düşünmüyordu?

"Ağabey sen ne diyorsun? Anneanneme ne olur hiç düşünmüyor musun? Kadın daha yeni kalp krizi geçirdi. Ya yeniden bir şey olursa? Bu vebalin altından nasıl kalkarız?"

Haklıydı genç kız. Ama başka ne yapabilirlerdi ki? Dilara'yı da bu oyuna zorlayamazlardı.

"Ne? Na-nasıl yani? Hatice teyze kalp krizi mi geçirdi? Ne zaman?"
Dilara ise duyduğu şeyle şoke oluyordu. Nasıl düşünememişti? O yaştaki kadınları memleketinden koparıp getirmek, öyle kolay olmuyordu değil mi?

RUH-U MESRUR  [✔️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin