[25] İTİRAF

4.3K 435 189
                                    

Bu bölüm güzel okurum firdevsdemirtaaa 'e ithaf edilmiştir.

•••

Asaf'ın dili lal olmuştu yüreği çığlık çığlığa haykırırken. Gördüğü şeyler seven bir kalbin prangalara vurulması gibiydi adeta. Mavi harelerindeki ışık sönmüş, yerini bulutlu bir yaz akşamına bırakmıştı. Yürek acır mıydı hiç? Acıyordu işte. Hem de hiçbir vakit hissetmediği bir acıydı bu. Ne merhemi vardı, ne de bir ilacı şimdi.

"Asaf? Bismillah! E-Emame?"

Kapıda dikilen amcası ile Gülistan'a neden içeri girmediklerini soracak olan Dilara, yanlarına geldiğinde bunun müsebbibini de çözüyordu pek tabii. Şaşkınlıktan ağzı kapanmayan ve ne olup bittiğini anlayamayan genç kadın, bir amcasına bir de Emame'ye bakıyordu şok olmuş bir hüzünle.

Öte yandan Emame'nin durumu en vahim olanıydı aralarında. Genç kızın cevabı belli olsa da Asaf'ın onu bu vaziyette görmesi, üstüne yanında Gülistan'ın da olması yüreğini türlüye çevirirken ve zihni ona evet de, diye bağırırken Dilara'nın sesi bir anlığına da olsa hayata geri döndürüyordu onu. Arkadaşının şaşkın bakışlarına gidip gelen yeşil gözleri yeniden Yavuz'u buluyordu. Asaf'a ise asla bakmayacaktı.

"Yavuz a..."

"Emame..." Söze atılan tabii ki Dilara'dan başkası değildi. Genç kadın arkadaşının bugün ki sorusu ve şuan olanlardan sonra yap-bozun parçalarını birleştirmiş gibiydi. Her ne kadar Gülistan ile neden amcasına bunu isnat ettiğini bilmese de, görümcesinin gözlerindeki hüzne bulanmış öfkeyi görebiliyordu. Bir hiç uğruna çok sevdiği iki insanın mutsuz olmasına müsaade edemezdi. Aşkı tatmış her insan o ikisinin birbirine değen bir saniyelik bakışlarının ne anlam ifade ettiğini az çok anlayabilirdi. Yanılmıyorsa eğer...

"...biz seninle bir konuşalım mı kuzum?"

Emame'nin kendine dönen bakışlarında kararsızlığın hat safhada olduğunu sezse de Dilara, başını aşağı yukarı oynatarak onu dinlemesi gerektiğini anlatmaya çabalıyordu genç kıza. Bunun üzerine Emame Yavuz'u öylece bırakıp sızlayan ruhunu alarak adımlıyor, kapı önünde dikelen Asaf'ın laciverte dönen mavilerine yeşillerini karıştırıp, yolu açması için iki saniye kadar bekliyordu. Adamın çenesini nasıl sıktığınıysa işte tam da o an fark ediyordu. Hemen bakışlarını yeniden kapıya dikerken ondan önce odadan çıkan genç adamın büyük adımlarına ve dış kapının büyük bir gürültü ile çarpmasına şahit oluyordu gözleri. Belinde gördüğü silah ise yüreğine tarifsiz bir korku düşmesine sebep olmuştu genç kızın.

Yavuz elinde tek taşla ortada kalırken, Emame en azından hayır demediği için filizlenmeye yer arayan umuduna çiçek açtırıyordu kendince.


Dilara nihayet Emame'yi kaldıkları odaya sürüklemişti. Genç kızı odada bulunan berjere oturtmuş ve akan yaşlarının kurumasını sabırla beklemişti. Onu incitmeden nasıl konuşabilirimin hesabını yapıyordu şimdi de.

"Canım kardeşim, neler oluyor hı? Bana anlatmanın zamanı gelmedi mi artık?"

Yavaşça kaldırıyordu eğdiği başını Emame bu soru üzerine. Ne diyeceğini bilemiyordu ki! Hangi birini anlatacaktı? Nasıl söyleyecekti hiç bilmiyordu. Yüreği çöle düşmüş bir ceylan gibi acınası bir durumdaydı. Yanıyor kavruluyor ama bir yudum su bulamıyordu sanki.

RUH-U MESRUR  [✔️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin