[7] SÖZLÜ

7.1K 919 399
                                    

Selamun Aleykum 🌿


•••

"Emame sen ne diyorsun?"

Kulaklarına dolan ses artık canlılığını yitirmiş durumdaydı, genç adamın.
Anneannesinin kalp krizi geçirdiğini söylüyordu kardeşi. Gerisi ise boğuk boğuk çıkan bir kaç ses ve elinden kayan telefon...

Karşısında donmuş gibi ona bakan bal rengi gözler ve bir kaç insan müsveddesi vardı etrafında. İnsanlıktan nasibini almayan Kara Koku'nun iğrenç mide bulandıran sesini işitse de duymuyordu.

Tek düşüncesi yaşlı ve hasta kadındı.
Anneannesi de giderse ne yapardı?Kökü dâhi kalmayan bir aileyi kim ayakta tutabilirdi?
Şuan bunları değil anneannesini düşünmeliydi. Onun yanına gitmeliydi. Evet, evet. Hemen bilet alması gerekiyordu.

Tam adım atacakken önünde duran genç kıza kaydı gözleri. Ne ara dibine kadar gelmişti ki?

"Hocam, iyi misiniz? Kötü bir şey yok ya?"

İşitiyor ama ne cevap vermesi gerektiği hakkında beyni komut vermiyordu Muhammed Emir'in.
Boşluğa bakar gibi bakıyordu genç adam kızın yüzüne. Ona ilk kez böylesi boş bakan adamla ne yapacağını şaşırıyordu Dilara da.
Ardından içine bol bol çektiği odunsu amber kokusuyla kalakalıyordu. Zira Emir'in yerinde yeller esiyordu.

Adamın şirkette olması şurada dursun, kaçar gibi gitmesi daha çok sıkıyordu canını genç kızın. Bir şey olmuştu ve o bunu deli gibi merak ediyordu. Yine de yapacak bir şeyi kalmamıştı. Ne için geldiğini unuttuğu şirketteki işlerini halletmesi lazımdı şimdi. Asaf'la birlikte çetin bir mücadeleye adım atıyorlardı. Onların niyetleri Salih olsa da her şey Takdir-i İlahi'ydi.

•••

"Anneannem, nasılsın pamuğum?"

Emame'nin yüreğinin köşesinden kopup gelen soruya zoraki gülümseyerek cevap veriyordu yaşlı kadın.

"İyiyim kuzum, iyiyim hamdolsun. Sizi de telaşlandırdım. O kadar yoldan boşu boşuna geldiniz."

Hatice hanım kızının emanetlerine kıyamıyor ve kendi kendine kızmadan da edemiyordu. Çocukları Konya'ya kadar yormuştu yok yere.

"O nasıl söz anneannem? Tabii geleceğiz. Sana bir şey olsa ne yapardık biz? Elhamdulillah, teyzemler vaktinde getirmiş de Allah'u Teala seni bize bağışladı."

Muhammed Emir söylediklerinden sonra, anneannesinin yüzünün birden düştüğünü gördüğünde yaşlı kadının bir şeylere üzülüp bu hale geldiğini anlıyordu. Teyzesi ne yapmış olabilirdi ki? Kalp krizi geçirmesine sebep olacak ne yapmışlardı?

"Pamuğum, teyzemler seni üzecek bir şey mi yaptı?"

Anında gözlerine yükselen yaşlar ve titreyen dudakları, telaşa düşürüyordu iki torununu da hasta kadının. Kızıyla damadının yüreğinde açtıkları yara geçmeyecekti belli ki. Lakin ne yapacaktı? Şu iki yavruya da yük olamazdı ya! Yine de onlardan başka gidecek ne yeri ne yurdu vardı. Kızının evine de tekrardan dönemezdi. Yaşlılık ne zor şeydi böyle? İsyan etmiyordu yaşlı kadın ama kendi haline de acıyordu doğrusu.

Muhammed Emir ve Emame ise anlıyordu büyük bir olay olduğunu. Daha önce de olmamış değildi lakin bu sefer anneanneleri epey incinmişe benziyordu. İki genç birbirine bakıp yavaşça kirpiklerini indiriyorlardı gözlerinin üzerine. Ardından Emir konuşmaya başlıyordu yaşlı kadına hitaben.

RUH-U MESRUR  [✔️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin