[21] PARAMPARÇA

5K 450 204
                                    

Bu bölüm güzel okurum HunHan2016 'a ithaf edilmiştir.

•••

Muhammed Emir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Muhammed Emir

(Bütün resimlerde kapak da dahil aynı kişi var, karakter hiç değişmedi dikkat ederseniz.)

Gün ışığı Dilara'nın ay tenine usul usul süzülürken, genç kadının birbirine girmiş uzun siyah kirpiklerini ayırmaya yetmiyordu. Normalde olsa öteki tarafa dönüp bir yarım saat daha uyumaya devam ederdi lakin şuan üzerinde bilinmeyen bir yük vardı. Kolunu kaldıracak hali yoktu Dilara'nın.

Vücudunun ona bu kadar itaatsiz olmasına alışkın olmayan genç kadın, endişe ile açıyordu gözlerini.
"Hi!"
Az daha çığlığı basacakken, yaşadıkları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Bir hafta önce alınan nikah tarihi ve dün evlendikleri gerçeği zihninin aydınlanmasına sebep olurken pek de uzun olmayan bir nefes bırakıyordu genç kadın sevdiğinin kısa saçlarına.

Evet evet, tam şuan da Emir Dilara'nın boynu ile omzu arasına bir çocuk gibi sokulmuş ve orada huzurla uyumaya devam ediyordu. O huzurluydu, rahattı rahat olmasına ama kızcağızın kolu uyuşmak üzereydi haliyle. Ne kadar rahatsız bir pozisyonda olsa da Dilara, şu anı bozmaya hiç niyeti yoktu. Hem kıyamazdı da Emir'ine. Adamın aldığı her nefeste, onun ciğerleri bayram ediyordu çünkü. Bedenine sardığı kolu, ölesiye bir güven çemberi oluşturuyordu sanki genç kadında. Özgürlüğünü ilan etmiş siyah saçlarıysa kendininkinin üzerine güneşin gökyüzüne yakıştığı kadar yakışmıştı.

Saçın saçıma nasıl da karışmış sevgili?!

Sabah namazına beraber kalkmış cemaatle namazlarını kılmışlardı öncesinde. Sonrasında kerahati kuran okuyarak geçirip, tekrardan dünün yorgunluğunu atabilmek adına yatağa geri dönmüştü genç çift. Dilara yatmadan önce güneşliği açmış ve doğmak için zamanını bekleyen kızıl güneşe selam verip öyle yatmıştı her zaman yaptığı gibi.

Emir'se Dilara gelene kadar çoktan uykuya daldığından kadının onu izleyerek uyuduğunun farkına dâhi varamamıştı. Lakin Dilara'sı güneşi seyrederken o da onu seyretmiş öyle dalmıştı uykuya. Sevdiğini doya doya bağrına basamamanın verdiği müthiş huzursuzluk hissi otursa da yüreğine, bir müddet sonra teslim olmuştu yorgunluğa.

Genç kadının aklına dün gece yaşadıkları, pardon yaşayamadıkları şey gelince, boğazından akan sıcak bir şey midesine doğru yolunu buluyordu yeniden. Ne kadar yutkunup içini soğutmaya çabalasa da olmuyordu, bu his bedenine ağır darbeler vurmaya devam ediyordu. Anda kalmaya çalışıyordu genç kadın bu düşüncelerden sonra. Biliyordu ki, Muhammed Emir'i onun en büyük zaafı, en büyük saadetiydi. O yüzden doya doya seyre dalmak istiyordu adamı. Bir erkeğe oranla hokka olan burnu, çok da büyük olmayan lakin tam kararında dudakları, ve üstten bakınca daha bir ayrı yakıştığını düşündüğü, siyah kirpikleri ve o kirpiklerin altındaki, sevince yeşillenen, kızınca koyulaşan ela hareleri...

RUH-U MESRUR  [✔️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin