Bir Sene Sonra...
Genç kadın boynunun huylanmasıyla açıyordu gözlerini. Her sabah sessiz sessiz onu uyandırmayı başaran sevdiği adama huysuzca bakıyordu. Burnunun dibinde, kızamayacağını bildiği tatlı bakışlarıyla gözünü kırpmadan onu seyreden Emir'e gülümsememek için zor tutuyordu kendini. Az önceki, huysuz ve kocasına çemkirmek isteyen kadına ne olmuştu öyle?
"Ya Emir!"
"Efendim karıcığım? Efendim gönlümün sultanı? Efendim Hafiz-ul Kuran'ım?"
Adamın en son söylediği cümleyle, nazlanan göz kapaklarını birden açıyordu genç kadın. Hafız mıydı gerçekten? Hayal değildi, değil mi? Teşekkür ederim Rabb'im! Bir sene önce verdiği kararın, kurduğu düşün bugün, nasip oluşuna nasıl şükretse azdı Dilara. Çocuğum olmuyor, diye hayıflanmak yerine dünyasını da ahiretini de güzelleştireceğine inandığı adımı atmış, yaşıtları KPSS'ye hazırlanırken o, evlerine üç yüz metre kadar mesafede olan bir Kur'an kursunda hafızlığa başlamıştı. Artık maksadı da, talip olduğu şey de belliydi; Allahu Teala'nın rızasını kazananlardan olmaktı...
En fazla yüz sene yaşayacağımız dünya için ahireti kaybetmek delilikti elbette. Misal; patronu işten çıkaracak maaşını kesecek korkusuyla, kendi gibi aciz bir insana boyun eğen ve her dediğini istese de istemese de yapan bir insan, Rezzak olan Allah Azze ve Celle'ye boyun eğmiyorsa, inancını sorgulaması gerekirdi. Bize rızık veren ancak Rabb'imizdi...
"Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir?" (Mülk/21)
Şüphesiz evlilikte, erkeğin de kadının da görevleri vardı. Erkeğe geçimi temin etme Allah tarafından verilen rızkı, arama görevi verilmişken, kadına karşı çok merhametli olan Rabb'im, onları evin içindeki işlerde memur kılmıştır. Lakin o kadar baş üstündeydi ki bizim dinimizde kadın; adam evin nafakasını kazanmak zorundayken kadın ev işlerini yapmaya zorunlu dahi edilmemiştir. Bilakis kadınlar eğer isterse ve durumları müsaitse, kocalarından kendilerine yardımcı tutmalarını isteyebilirler.
Yine de Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, yardımcı (hizmetçi) yerine kızı Hz. Fatıma annemize (radıyallâhu anha) işini kendisinin yapmasının daha hayırlı olacağını öğütleyip bazı dualar öğretmiştir bununla birlikte.
Ez cümle kadın ev işi yaparken, çocuğuna bakarken dahi ibadet eder ve sevabına biiznillah nail olurdu. Bu yüzdendir ki Dilara da Muhammed Emir'in maaşının evlerine fazlasıyla yettiğine kanaat ederek, kocasının da desteğiyle başladığı kursta kısa zamandan hafızlığını tamamlayıp, o her gece kıldığı Teheccüd namazları ve ardından ettiği duaların kabulünü yaşıyordu şimdi. Hamd âlemlerin Rabb'i olan Allah'a olsundu.
Şimdi ise yeni bir hayal edinmişti genç kadın. Yeni bir gayesi vardı artık.
Hafızlığını iyice pişirip, hafızlık sınavını kazandıktan sonra da Kur'an kursu öğreticisi olmaktı o da..."Emir... Sence sınavı kazanabilir miyim? Sence ben... Benden hafız öğretmeni olur mu? Ya yapamazsam?"
"Güzel yüreklim... Sende bu azim olduğu müddetçe, Allah'ın izniyle yapamayacağın şey yok. Unutma, gayretin nereyeyse yolun oraya çıkar İnşaAllah."
Dilara bir kez daha şükrediyordu Allah'a. Ona böylesi fedakar ve her konuda destek olan bir eş nasip ettiği için. Aşkla bakıyordu kocasına genç kadın. Elini başına dayamış mahmur elalarıyla karısını süzüyordu Muhammed Emir de. Yatağa dayadığı dirseğini indirip karısının saçlarının altından geçirerek kolunun üzerine alıyordu sevdasını, sonrasındaysa "Anlaşıldı Hanım Efendi, sizin bugün yataktan kalkmaya niyetiniz yok. Peki madem, ben böyle sonsuza kadar kalabilirim zaten, siz devam edin lütfen." Diyordu genç adam, ciddi olmaya özen gösterdiği ifadesiyle. Fakat Dilara bu tonlama ve bakışları artık çok iyi tanıyordu. O yüzden bir an önce kalkmazsa başına neler geleceğini tahmin etmek zor değildi pek tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U MESRUR [✔️]
Spiritual"S-sen, sen bana böyle şeyler soramazsın. Yalandan sözlendik diye benim üzerimde söz söyleme hakkına sahip değilsin." Bir yandan konuşuyor, bir yandan da göz yaşlarını siliyordu genç kız. Bu ne tezat bir ilişkiydi? Kalbi yanıyordu Emir'in, duyduklar...