[4] AHTIM OLSUN!

8.3K 1K 679
                                    

Selamun Aleykum 🌿


Öncelikle tüm İzmir halkına ve ülkemize geçmiş olsun. Depremde vefat edenlere Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Gelmişken yıldıza basmayı unutmayın Canlarım.

•••

Uzun uzun gecelerin, kısacık günleri..
Gece zor biterken; nedir gündüzün acelesi..?

     ~Naçizane yazarınızın kaleminden~

•••

Dışarıda kopan fırtınayı izliyordu Dilara. Tuhaftı. İçindeki fırtınanın bir benzeri gibiydi. Ama aynısı katiyen olamazdı. Çünkü bu... Çünkü bunu anlatmak, betimlemek öyle zordu ki.

İçi acıyordu. Hayır yanıyordu, hem de alev alev!

Bugün alışverişte ne yazık ki hiç olmaması gereken şey olmuş ve Kaan ile karşılaşmışlardı.

Kabus gibi bir gün yaşamıştı resmen. Kaan'ın yaptıkları, Emir hocanın bakışları ve Emame'nin tedirgin halleri gözünün önünden gitmiyordu. Her şey bir anda olmuş ve felaketler peş peşe gelmişti.

Düşüne düşüne, kendini aynı olayları tekrar yaşarken buluyordu Dilara.

{  "Dilara, şu mağazada tesettüre uygun kıyafetler var. Genelde ben de buradan alırım giysilerimi. Hadi gel, sana da bakalım."

İki genç arkalarında bıraktıkları adama aldırış etmeden ilerliyorlardı. Hayatına dair önemli adımları attığının bilincindeydi Dilara. Lakin bu yolda bütün imtihanları geçebilecek miydi, yada yüzüne atılan tükürüklerin, ayağına takılan çelmelerin üstesinden gelebilecek miydi? Bunları bilmiyordu.

Bildiği tek şey sabretmesi gerektiğiydi.
Peki ya sabır? Sabrın gerçekte ağır bir imtihan olduğu gerçeği, için cayır cayır yanarken, dışına çiçekli bahçeler sunmanın ağır yükü; bu o kadar kolay mıydı sizce?

Emir, çalan telefonuyla arkasından uzun uzun baktığı kızı kadrajından çıkarıyordu. Yine dalıp gidiyor, haddi olmayan şeylerle meşgul ediyordu beynini. Bu uslanmaz nefsiyle işi çoktu vesselam!

"Efendim Bilal?"

Kaşları çatılıyordu adamın, elleri yumruk oluyor, daha sonra yumruk yaptığı elinin işaret parmağını dişlerinin arasına alıyordu. Titreyen dudaklarını konuşmak için aralarken elini de aşağı indiririyordu. Beyni uyuşuyor gibiydi. Sözcükleri toplamakta epey güçlük çekiyordu. Yine de son bir gayret çabaladı konuşmaya.

"Se-sen ciddi misin? Yani, ağabey nasıl?"

Karşıdaki ses her ne söylüyorsa kalbi atmayı bırakmak üzereydi.

"T-tamam. Ben senden haber bekleyeceğim. Gözünü seveyim artık bitir şu işi ahbap."

Usulca indirdi elindeki telefonu Muhammed Emir. Hareketleri ne kadar uslu da olsa ruhu uçuyordu adeta. Sona gelmişlerdi. Artık gerçeklerin gün yüzüne çıkma vaktiydi.

RUH-U MESRUR  [✔️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin